Genç bir yönetmenin kısacık ömrüne bu kadar güzel film sığdırması gerçekten takdir edilesi bir durum. Bunda sosyo-kültürel etkilerin payı da oldukça fazla tabi, ekonomik zemin ve iyi bir altyapı oluşunca yetenekle de birleşip ortaya güzel filmler çıkıyor.
Her neyse filme gelecek olursak yarı otobiyografik bir film olan Laurence Anyways, kendi bedeninin başka bir cinsiyet içinde hapsolduğunu düşünen bir bireyin asıl kimliğine dönüş kararını verdikten sonra, kendisiyle olan iç hesaplaşmasını ve çevresiyle olan ilişkilerini konu alıyor. Kısaca, vücuduna yabancı olan bir kişinin psikolojik ve fiziksel olarak değişim öyküsü. Lgbti bireylerin toplumda ne kadar dışlandığı aşikar. Maalesef bu durum dünyanın her yerinde aynı. Bu filmde de yine transeksüel bir bireyin toplumsal ilişkilerde, kafede, işte her yerde ne kadar saygısızca ve tahammülsüzce tavırlara maruz kaldığını görüyoruz. Ama bunun yanında özellikle yakın çevresindeki insanların bu duruma karşı neler hissedebileceği üzerine yoğun... Devamı
Genç bir yönetmenin kısacık ömrüne bu kadar güzel film sığdırması gerçekten takdir edilesi bir durum. Bunda sosyo-kültürel etkilerin payı da oldukça fazla tabi, ekonomik zemin ve iyi bir altyapı oluşunca yetenekle de birleşip ortaya güzel filmler çıkıyor.
Her neyse filme gelecek olursak yarı otobiyografik bir film olan Laurence Anyways, kendi bedeninin başka bir cinsiyet içinde hapsolduğunu düşünen bir bireyin asıl kimliğine dönüş kararını verdikten sonra, kendisiyle olan iç hesaplaşmasını ve çevresiyle olan ilişkilerini konu alıyor. Kısaca, vücuduna yabancı olan bir kişinin psikolojik ve fiziksel olarak değişim öyküsü. Lgbti bireylerin toplumda ne kadar dışlandığı aşikar. Maalesef bu durum dünyanın her yerinde aynı. Bu filmde de yine transeksüel bir bireyin toplumsal ilişkilerde, kafede, işte her yerde ne kadar saygısızca ve tahammülsüzce tavırlara maruz kaldığını görüyoruz. Ama bunun yanında özellikle yakın çevresindeki insanların bu duruma karşı neler hissedebileceği üzerine yoğunlaşılmış. Yıllardır sevgili olduğunuz kişinin bir gün cinsiyet değiştirmek istediğini öğrendiğinizde yaşayabileceğiniz duygu durumunu düşünün. Ya da yıllardır görüşmediğiniz çocuğunuz bir gün çıkıp kendini erkek bedeninde hapsolmuş olarak gördüğü için kandırılmış hissettiğini söylediğinde ne düşünürsünüz? Bu duygu değişimlerine muazzam görüntü yönetmenliği de eklenince Laurance ile birlikte soluk alıyor, başkalarının iğneleyici bakışlarını üzerimizde hissediyor ( ya da yüzüne bakmaya bile cesareti olmayanlara karşı gülüyor) ve onlara karşı birlikte göğüs geriyoruz. Bu sayede karakterlerle kolayca empati kurabiliyoruz. Son olarak müzik seçimi ve sahnelerdeki mükemmel uyumu da sinema salonlarına olan özlemimizi bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor :(
Biri için olduğu gibi olmak, hissettiği gibi olabilmek; diğeri için "iyi günde kötü günde yanında olmak". İkisi de yaşamsal.
Filmdeki en önemli olumsuzluk kimlik değişiminin çok ani gerçekleşiyor oluşu. Kim der bir sabah uyanıp ta ben böyleymişim diye. Bunu ipuçlarının farkına annesi ve eşinin bir şekilde fvarması gerekmez miydi? Üstelik kadınlardan hiç birşey saklanamazken, onlar her şeyi hissedebiliyorken...
Filmin uzun süresi içersinde birçok sahnesi çıkarılsa neden diyemeyeceğimiz gibi, varken de neden var diyemiyoruz. İyi oyunculuk ve akıcı anlatım içinde bu anlaşılmaz bölümler ve bölümler arası geçişler bile sırıtmıyor. Cinsiyetsiz aşk üzerine farklı bir film... 75/100
izlemeyi diğer filmlerinden sonraya bıraktığım dolan filmi. renkler müzik falan demeyeceğim zaten dolanın tarzına aşinayız. her zamanki gibi tezatlardan yarattığı ahenk olağanüstü. kurgu ve teknik bakımından bu filmden sonrakiler daha iyi olabilir fakat bu en derinlikli filmi diye düşünüyorum. yönetmenin dehası ürkütücü. izlemeden önce bir müddet bu konu hakkında kafa yormak gerek. zaten film bittiğinde de sevdim ya da sevmedim demek imkansız. aşktan çok daha öte. adeta ağır çekimde inen koca bir tokat.
fred’in şiir kitabını okuduğu esnada boşalan su. bundan daha vurucu ve ikna edici bir anlatım düşünemiyorum.
mona lisa taoblosunun üzerine yazılan liberte kadar filmi hissettirebilecek bir sahne daha bilmiyorum.
bıkmadan usanmadan bahsettiğimiz özgürlük kavramının yanından bile geçemediğimizi, tüm verilen mücadelelerin sonunda istemesek de hayata karşı kocaman bir boyun eğişe dönüşmesini çok güzel anlatan film.
burdan dolan’a ay dolana demek istiyorum. gerçekten kendisine hayran kalmamak elde değil.
Birden fazla izlediğim nadir filmlerden bir tanesi. benim için en güzel aşk filmi. xavier dolan’ın en sevdiğim filmlerinden bir tanesi ayrıca.
yönetmen genç yaşına rağmen her filminde kendini yeniliyor ve daha iyi bir iş çıkarıyor. bu filminde imkansız bir aşka tanık oluyoruz. bu aşk laurence’da şu şekilde dile geliyor...
mevsimler ağaçlardan düşüyor
sırtı huzurlu şeftali teninde uyuyor
umudun olmadığı evlerde yaşıyor
geçmişimiz beyaz tuğlalı evinde küçük bir hayvan gibi uyuyor,
birisi tuğlayı pembeye boyamış
sıkıntıya bir iyilik yaptığını düşünerek.
ve o muhteşem unutulmaz baştan aşağı su dökülen sahne...
Oyunculuklara diyecek bir şey bulamadım o kadar doğal o kadar gerçek o kadar bizden ki tam bir fransız sineması oyunculuğu (ki zaten öyle) özellikle de Suzanne Clement harikalar yaratmış. Zaten filmin konusuna işleniş tarzına diyecek bir şey yok Xavier Dolan işini biliyor net. Sadece filmi izlerken bazı sahneler beni doyurmadı ve sıkılmama neden oldu ama genel olarak çok iyi bir film.
sanatı kaybettiğimiz sinema filmlerine karşı çıkıyor, onlar nasıl çekimler öyle ! sanki offret - tarkovsky izler gibiydim ... Xavier Dolan erken ölecek
ruhunuzun derinliklerine işleyen (klişe olsa da evet öyle) dışardan biri dokunuyormuşçasına gerçek, sahneleri olan bir film. Bazı sahneleri kim bilir kaç kez seyrettim. Hala seyrederim. Bol sanat içerir.
@qtarantino
4 yıl önce
7.9 / 10
Her neyse filme gelecek olursak yarı otobiyografik bir film olan Laurence Anyways, kendi bedeninin başka bir cinsiyet içinde hapsolduğunu düşünen bir bireyin asıl kimliğine dönüş kararını verdikten sonra, kendisiyle olan iç hesaplaşmasını ve çevresiyle olan ilişkilerini konu alıyor. Kısaca, vücuduna yabancı olan bir kişinin psikolojik ve fiziksel olarak değişim öyküsü. Lgbti bireylerin toplumda ne kadar dışlandığı aşikar. Maalesef bu durum dünyanın her yerinde aynı. Bu filmde de yine transeksüel bir bireyin toplumsal ilişkilerde, kafede, işte her yerde ne kadar saygısızca ve tahammülsüzce tavırlara maruz kaldığını görüyoruz. Ama bunun yanında özellikle yakın çevresindeki insanların bu duruma karşı neler hissedebileceği üzerine yoğun ... Devamı
Her neyse filme gelecek olursak yarı otobiyografik bir film olan Laurence Anyways, kendi bedeninin başka bir cinsiyet içinde hapsolduğunu düşünen bir bireyin asıl kimliğine dönüş kararını verdikten sonra, kendisiyle olan iç hesaplaşmasını ve çevresiyle olan ilişkilerini konu alıyor. Kısaca, vücuduna yabancı olan bir kişinin psikolojik ve fiziksel olarak değişim öyküsü. Lgbti bireylerin toplumda ne kadar dışlandığı aşikar. Maalesef bu durum dünyanın her yerinde aynı. Bu filmde de yine transeksüel bir bireyin toplumsal ilişkilerde, kafede, işte her yerde ne kadar saygısızca ve tahammülsüzce tavırlara maruz kaldığını görüyoruz. Ama bunun yanında özellikle yakın çevresindeki insanların bu duruma karşı neler hissedebileceği üzerine yoğunlaşılmış. Yıllardır sevgili olduğunuz kişinin bir gün cinsiyet değiştirmek istediğini öğrendiğinizde yaşayabileceğiniz duygu durumunu düşünün. Ya da yıllardır görüşmediğiniz çocuğunuz bir gün çıkıp kendini erkek bedeninde hapsolmuş olarak gördüğü için kandırılmış hissettiğini söylediğinde ne düşünürsünüz? Bu duygu değişimlerine muazzam görüntü yönetmenliği de eklenince Laurance ile birlikte soluk alıyor, başkalarının iğneleyici bakışlarını üzerimizde hissediyor ( ya da yüzüne bakmaya bile cesareti olmayanlara karşı gülüyor) ve onlara karşı birlikte göğüs geriyoruz. Bu sayede karakterlerle kolayca empati kurabiliyoruz. Son olarak müzik seçimi ve sahnelerdeki mükemmel uyumu da sinema salonlarına olan özlemimizi bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor :(
@lerin
4 yıl önce
8 / 10
@poormf
8 yıl önce
7.5 / 10
Filmdeki en önemli olumsuzluk kimlik değişiminin çok ani gerçekleşiyor oluşu. Kim der bir sabah uyanıp ta ben böyleymişim diye. Bunu ipuçlarının farkına annesi ve eşinin bir şekilde fvarması gerekmez miydi? Üstelik kadınlardan hiç birşey saklanamazken, onlar her şeyi hissedebiliyorken...
Filmin uzun süresi içersinde birçok sahnesi çıkarılsa neden diyemeyeceğimiz gibi, varken de neden var diyemiyoruz. İyi oyunculuk ve akıcı anlatım içinde bu anlaşılmaz bölümler ve bölümler arası geçişler bile sırıtmıyor. Cinsiyetsiz aşk üzerine farklı bir film... 75/100
@sleep
8 yıl önce
@ponstan
9 yıl önce
fred’in şiir kitabını okuduğu esnada boşalan su. bundan daha vurucu ve ikna edici bir anlatım düşünemiyorum.
mona lisa taoblosunun üzerine yazılan liberte kadar filmi hissettirebilecek bir sahne daha bilmiyorum.
@zett
9 yıl önce
bıkmadan usanmadan bahsettiğimiz özgürlük kavramının yanından bile geçemediğimizi, tüm verilen mücadelelerin sonunda istemesek de hayata karşı kocaman bir boyun eğişe dönüşmesini çok güzel anlatan film.
burdan dolan’a ay dolana demek istiyorum. gerçekten kendisine hayran kalmamak elde değil.
@halen
9 yıl önce
10 / 10
yönetmen genç yaşına rağmen her filminde kendini yeniliyor ve daha iyi bir iş çıkarıyor. bu filminde imkansız bir aşka tanık oluyoruz. bu aşk laurence’da şu şekilde dile geliyor...
mevsimler ağaçlardan düşüyor
sırtı huzurlu şeftali teninde uyuyor
umudun olmadığı evlerde yaşıyor
geçmişimiz beyaz tuğlalı evinde küçük bir hayvan gibi uyuyor,
birisi tuğlayı pembeye boyamış
sıkıntıya bir iyilik yaptığını düşünerek.
ve o muhteşem unutulmaz baştan aşağı su dökülen sahne...
@alimertgrdn
9 yıl önce
@josephwhite
10 yıl önce
8.3 / 10
sanatı kaybettiğimiz sinema filmlerine karşı çıkıyor, onlar nasıl çekimler öyle ! sanki offret - tarkovsky izler gibiydim ... Xavier Dolan erken ölecek
@senadir
10 yıl önce