Müzikler o kadar güzel yedirilmiş ki filmin içine, o duygular sadece müzikle anlatılabilirdi gibi geliyor izlerken... Andrew Garfield'ın oyunculuğunun bu kadar güzel olduğunu fark etmemiştim bu zamana kadar, oynamamış adeta Jonathan Larson olmuş, şahaneydi.
Kendimizi yıllarca adadığımız hayallerimiz ile gerçekten elimizde kalanlar arasında tercih yapmak zorunda olduğumuz, hatta elimizde kalanlara yönelmeye mecbur bırakıldığımız zamanlardayız. Bu benim yaşımdakiler ve benden sonrakiler için çok daha geçerli. Hem hayal kurmanın daha ulaşılabilir bir dönemine denk geldik ama aynı zamanda bu hayallerin kalabalık içerisinde daha sık kaybolduğu bir dönemdeyiz. tick, tick...BOOM! adlı müzikal biyografi de Jonathan Larson’ın hayatı üzerinden ilk olarak bu meseleye eğiliyor.
Larson’ın HIV’in patlak verdiği yıllarda yaşayıp bunun üzerine çalışmalar yapması da elbette beraberinde homofobi hakkında düşünceleri de getiriyor. "Yine Netflix, yine gey savunuculuğu", evet aynen öyle. HIV bir takım ahlak yargılarının alevlenmesini sağlıyor ve bu durum birçok insan gibi Jonathan’ın hayatına da derin darbe indiriyor. Hatta film bu meseleye daha çok zaman harcamadığı için biraz kırgınım. Keşke bir 10 dakika daha ayrılsaymış.
Öte yandan Broadway’in kendi i... Devamı
Kendimizi yıllarca adadığımız hayallerimiz ile gerçekten elimizde kalanlar arasında tercih yapmak zorunda olduğumuz, hatta elimizde kalanlara yönelmeye mecbur bırakıldığımız zamanlardayız. Bu benim yaşımdakiler ve benden sonrakiler için çok daha geçerli. Hem hayal kurmanın daha ulaşılabilir bir dönemine denk geldik ama aynı zamanda bu hayallerin kalabalık içerisinde daha sık kaybolduğu bir dönemdeyiz. tick, tick...BOOM! adlı müzikal biyografi de Jonathan Larson’ın hayatı üzerinden ilk olarak bu meseleye eğiliyor.
Larson’ın HIV’in patlak verdiği yıllarda yaşayıp bunun üzerine çalışmalar yapması da elbette beraberinde homofobi hakkında düşünceleri de getiriyor. "Yine Netflix, yine gey savunuculuğu", evet aynen öyle. HIV bir takım ahlak yargılarının alevlenmesini sağlıyor ve bu durum birçok insan gibi Jonathan’ın hayatına da derin darbe indiriyor. Hatta film bu meseleye daha çok zaman harcamadığı için biraz kırgınım. Keşke bir 10 dakika daha ayrılsaymış.
Öte yandan Broadway’in kendi içerisindeki tezatlıklarından tutun, Amerika tarihine kadar giydirmeler mevcut. İzlerken koca bir keşke diyor insan, "keşke kendi ülkemin tarihindeki karanlıkları da konuşurken bu kadar serbest olabilsem".
tick, tick...BOOM!, sinemaya uyarlanan kalitesiz, genele hitap eden müzikallerin üzerine çıktığı için oldukça kıymetli bir iş. Andrew Garfield’ın iyi oyunculuğunun yanı sıra çok iyi müzikal sanatçılarını da barındırıyor. Türü ve ele aldığı meseleler nedeniyle herkese gitmeyecek fakat hevesle izleyeni de memnun edecek bir film.
@kiwi
2 yıl önce
7.9 / 10
@berat_k
2 yıl önce
7.4 / 10
@ustunkoru
2 yıl önce
5 / 10
@furkandgn9
2 yıl önce
7.9 / 10
Larson’ın HIV’in patlak verdiği yıllarda yaşayıp bunun üzerine çalışmalar yapması da elbette beraberinde homofobi hakkında düşünceleri de getiriyor. "Yine Netflix, yine gey savunuculuğu", evet aynen öyle. HIV bir takım ahlak yargılarının alevlenmesini sağlıyor ve bu durum birçok insan gibi Jonathan’ın hayatına da derin darbe indiriyor. Hatta film bu meseleye daha çok zaman harcamadığı için biraz kırgınım. Keşke bir 10 dakika daha ayrılsaymış.
Öte yandan Broadway’in kendi i ... Devamı
Larson’ın HIV’in patlak verdiği yıllarda yaşayıp bunun üzerine çalışmalar yapması da elbette beraberinde homofobi hakkında düşünceleri de getiriyor. "Yine Netflix, yine gey savunuculuğu", evet aynen öyle. HIV bir takım ahlak yargılarının alevlenmesini sağlıyor ve bu durum birçok insan gibi Jonathan’ın hayatına da derin darbe indiriyor. Hatta film bu meseleye daha çok zaman harcamadığı için biraz kırgınım. Keşke bir 10 dakika daha ayrılsaymış.
Öte yandan Broadway’in kendi içerisindeki tezatlıklarından tutun, Amerika tarihine kadar giydirmeler mevcut. İzlerken koca bir keşke diyor insan, "keşke kendi ülkemin tarihindeki karanlıkları da konuşurken bu kadar serbest olabilsem".
tick, tick...BOOM!, sinemaya uyarlanan kalitesiz, genele hitap eden müzikallerin üzerine çıktığı için oldukça kıymetli bir iş. Andrew Garfield’ın iyi oyunculuğunun yanı sıra çok iyi müzikal sanatçılarını da barındırıyor. Türü ve ele aldığı meseleler nedeniyle herkese gitmeyecek fakat hevesle izleyeni de memnun edecek bir film.