İlk yarısını fazla kör göze parmak sokmalı buldum.Yahu kızlar gitti denize girdi bir anda komşuların baskısı,eve demir parmaklıklar,bok rengi(filmin deyimiyle) nine elbiseleri,sarma dersleri filan pat pat arkaya dizildi.Akış estetiği denen bir şey yok.Fazla zor-la-ma be kardeşim.Hele o interneti,telefonu kesmeler.Oldu olacak taş devrine dön.Dolaptaki #direngezi yazısı.Of inegölde ne gezisi ablacım?kızları çeşmeye götürmek mi kaldı hakkaten? yine de hoşuma giden bir hikayesi vardı filmin.O da lale’nin özgürlüğe uzanan hikayesi.Benim için filmi manalı kılan tek detaydı kendisi.Pek bi güzel oynamış yavrum.Minacık kız değil 30 yaşındaki biri sanıyordum ara ara.Onu da istanbul,cihangire gitti diye eziklemişler.Nereye gitsin o kadar hengameden sonra? yalnız son düğün sahnelerinde haneke tadı aldım ghg gerim gerildim kafalarına kurşun filan yicekler diye.Afferim lale.Öperim o sinsi yüzünü ya.Minnoş
Yönetmen çocukluğundan beri Fransa'da yaşıyormuş. Filmde o da zaten kendisini belli ediyor. Filme dair gelen en büyük eleştiride zaten bu. Film sahte. Film bir karadeniz köyünde geçiyor ama oyuncular sanki uzaydan düşmüş gibi. Bir çok sahne zorlama. Kızların bedeni aşırı kullanılmış. Feminist bir kaygıyla yola çıkmışlar belki; ama bu, buna tam zıt bir davranış. Artık gişe kaygısı mıdır, yoksa batının erkek egemen zihniyetini hafiften okşamamıdır bilemem.
Yonetmen bu filmde soylemek istedigini pek guzel soylemis, mesaj yerini bulmustur. Onemli olan da budur, gerisi fasa fisodur. Klasiklesmis kurgu oldugunda daha mi mutlu olacaktiniz, hayir. Sinirlara bagli kalmadigi icin yonetmeni kutlarim.
Bir şey demeyeyim demeyeyim diyorum dayanamıyorum! Bir film bu kadar mı Batı'ya yapılır? Kızlar 10 senedir 'taşra'da yaşıyor. Yaşıyorlar, yaşıyorlar ve birgün geliyor herkes bir anda asi kesiliyor. Muahafazakarlıktan anlaşılan bir kadının giysinin rengi oluyor. Nasıl bir anda değişm yaşıyor bu kardeşler? Ne cep telefonları var, ne internetleri. Kimden etkileniyorlar? Kitap mı okuyorlar? Yönetmen ne demek isterse dedirtmiş kızlara, aksan kaygısı duymadan kendi sesini bile yapıştırmış ağızlarına. Bir de üzerine seslendirme çakmış. Daha nasıl yapay olabilirdi diye düşünürken biz. Bu kadar eklektik her şey. Evet Türkiye'nin bir gerçeği erken yaşta evlenmek. Hımmmm düşünelim başka ne Türkiye gerçeği ensest! Hadi bir de onu koyalım filme. Başka ne var holiganlık. Çaktırmadan bir de Trabzonspor maçını koyar gibi yapalım milliyetçi muahafazakar tüm parçalar birleşsin! Aynı formaları da giydirelim kızlara tek tip olsunlar. Bu ülkedeki tüm kadınlar tek tip değil mi zaten? Böyle birbirine kenetle... Devamı
Bir şey demeyeyim demeyeyim diyorum dayanamıyorum! Bir film bu kadar mı Batı'ya yapılır? Kızlar 10 senedir 'taşra'da yaşıyor. Yaşıyorlar, yaşıyorlar ve birgün geliyor herkes bir anda asi kesiliyor. Muahafazakarlıktan anlaşılan bir kadının giysinin rengi oluyor. Nasıl bir anda değişm yaşıyor bu kardeşler? Ne cep telefonları var, ne internetleri. Kimden etkileniyorlar? Kitap mı okuyorlar? Yönetmen ne demek isterse dedirtmiş kızlara, aksan kaygısı duymadan kendi sesini bile yapıştırmış ağızlarına. Bir de üzerine seslendirme çakmış. Daha nasıl yapay olabilirdi diye düşünürken biz. Bu kadar eklektik her şey. Evet Türkiye'nin bir gerçeği erken yaşta evlenmek. Hımmmm düşünelim başka ne Türkiye gerçeği ensest! Hadi bir de onu koyalım filme. Başka ne var holiganlık. Çaktırmadan bir de Trabzonspor maçını koyar gibi yapalım milliyetçi muahafazakar tüm parçalar birleşsin! Aynı formaları da giydirelim kızlara tek tip olsunlar. Bu ülkedeki tüm kadınlar tek tip değil mi zaten? Böyle birbirine kenetlenmiş kızlar, kendi namusları üzerine söz eden birçok insana bu kadar kolay karşı çıkabiliyorlar da hepsinin başına gelen ensestliğe kimse bir şey diyemiyor, birlik olamıyorlar. İstenmeyen evlilik teker teker başlarına gelirken kimse bir diğer kardeşinin özgürleşmesi için tek bir adım atmıyor.
Son muhteşem tabi Cihangir'den kopardıkları kızları filmin sonunda yine Cihangir'e bırakıyor yönetmen. Hepimiz Cihangir'de özgürleşiyoruz çünkü!
(yer yer filmle ilgili bazı detaylar -spoiler- içerir. henüz izlememiş ve izlemeyi düşünenlerin okumaması faydalı olacaktır.)
anlatmak istedikleri olarak iyi, işleniş açısından son derece vasat bir film. tabi yönetmenin*ilk filmi olduğu da göz önüne alınarak hoş görülebilinir. bu film, sinemada(aynı zamanda sanatta) konu kadar işlenişin, yani uslübun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha göstermiştir. işte sırf bu nedenle, izleyeceğim filmlerin konusuna bakmadan izlerim genellikle.
bulantı filmine gittiğim sinemada elime aldığım küçük bir broşürde görüp, izlemem heralde düşüncesiyle konusunu okumuştum bu filmin. konu olarak ilgimi çekince ve böyle yeni filmlere ve sinemalara zaman ayırmak gerektiğini düşününce gitmeye karar verdim.
bu girizgahtan sonra filme geçeyim yavaş yavaş. film, tamamen bir olay örgüleri içerisinde ilerliyor. olay ise, 5 tane ortaokul ve lise çağındaki kızların aile ve toplum baskısına karşı verdikleri tepkiler ve mücadele. bu noktada kızların eve kapatılmala... Devamı
(yer yer filmle ilgili bazı detaylar -spoiler- içerir. henüz izlememiş ve izlemeyi düşünenlerin okumaması faydalı olacaktır.)
anlatmak istedikleri olarak iyi, işleniş açısından son derece vasat bir film. tabi yönetmenin*ilk filmi olduğu da göz önüne alınarak hoş görülebilinir. bu film, sinemada(aynı zamanda sanatta) konu kadar işlenişin, yani uslübun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha göstermiştir. işte sırf bu nedenle, izleyeceğim filmlerin konusuna bakmadan izlerim genellikle.
bulantı filmine gittiğim sinemada elime aldığım küçük bir broşürde görüp, izlemem heralde düşüncesiyle konusunu okumuştum bu filmin. konu olarak ilgimi çekince ve böyle yeni filmlere ve sinemalara zaman ayırmak gerektiğini düşününce gitmeye karar verdim.
bu girizgahtan sonra filme geçeyim yavaş yavaş. film, tamamen bir olay örgüleri içerisinde ilerliyor. olay ise, 5 tane ortaokul ve lise çağındaki kızların aile ve toplum baskısına karşı verdikleri tepkiler ve mücadele. bu noktada kızların eve kapatılmaları, namuslarına zelal getirebilecek başka kişilerle iletişim kurabilecekler internet ve telefon gibi araçlardan uzaklaştırılmaları, namuslarını korumak için hiç tanımadıkları kişilerle evlendirilmeleri, gerdek gecesi istenen kanlı çarşaflar....bunlar güzel bir şekilde dile getirilmiş. bazen üzülerek, bazen kızarak ve isyankar bir tavırla izliyorsunuz bu gerçek hayatta da rahatlıkla görebileceğimiz durumları.
ancak başta da dediğim gibi bunların yanında filmin çok fazla eksiği var maalesef ve bunlar benim gözüme fazlası ile battı diyebilirim. şimdi onlara geçeyim yavaş yavaş:
olaylar nerede geçiyor bilmiyorum ama filmde gördüğüm bir arabanın plakasından (37) kastamonu'da geçtiğini düşünüyorum. film, kastamonu il merkezinden ziyade, köyden hallice son derece yerel bir coğrafyada geçmesine rağmen, karakterlerin konuşmalarında hiçbir şive/aksana rastlamayışım beni şaşırttı açıkcası. bilmiyorum kastamonu'ya özgü bir şive var mıdır ama varsa kullanılabilinirdi.
şimdi gelelim kızların özgürlük mücadelesine? benim açımdan filmin asıl tökezlediği nokta burası. kızlar(yani yönetmen) özgürlüklerini yaşarken bir noktada işin bokunu çıkarmışlar. en basitinden şöyle söyleyeyim: hangi istanbul bebesi, despot bir babası/amcası bankada işlerini hallederken arabaya tanımadığı birisini alır da kaş ile göz arasında sevişir? böyle bir olay büyük illerde bile rastlanabilinecek bir şey değil. eve atmak bile demiyorum bak. arabada 5 dakikada...
yine bu kızlar sevgilileri ya da kaçamak aşkları ile bekaretlerini bozmamak için anal ilişkiye giriyorlar. bu açık açık gösterilmiyor tabi ama, ortaokul yaşındaki kardeşlerinin yanında konuşurken dinliyoruz biz de. bu kızlar daha lise mezunu dahi değiller. burada şu soru çıkıyor tabi, bir kız kaç yaşına geldiğinde cinsel ilişkiye girmeli? bunun belli bir yaşı yok tabi ama bu kızlar taş çatlasın 17 yaşında. bunun sadece bir film olması bir yana, bu filmi yine o yaşlardaki kızlar da izleyecek. bilemedim...
başka bir sahnede kızlar bir futbol maçına kaçıyor. tamam burada asıl temayı tabi ki anlıyorum, kızların o özgürlüklerine kaçışı ama kaçtıkları maç gs-ts maçı ve galatasaray'ın maçı istanbul'da...tabi ki bu filmde söylenmiyor. kızları ve gittikleri maçı televizyondan görüyoruz ama galatasaray en son ne zaman kastamonu'ya gitti?
filmde sübyancılığa kayan ince noktalar da vardı ama orası son derece üstü kapalı işlendiği için, belki ben yanılmışımdır deyip es geçiyorum.
bunun gibi belki daha birçok nokta vardır ancak ilk bakışta gözüme çarpan noktalar bu şekilde. kısaca olmamış bu film benim gözümde. herkese tavsiye etmek, sağa sola yaymak isterdim bu filmi ama yönetmenin daha yemesi gereken baya bir ekmek var gibi gözüküyor.
gözlerimi dolduran ender filmlerdendir. belki vurucu noktalarla birebir çok mücadele ettiğimden, belki adının hakkını vererek birer mustang olmalarından kızların..
yönetmenlerin ilk filmlerine gitmek hep güzel gelmiştir bir de bana. teşekkürler başkasinema :)
Yönetmen Deniz Gamze Ergüven'in ilk uzun metraj filmi olma ve Fransa tarafından 1959 yılından beri ilk defa Fransızca konuşulmayan bir filmi Oscar adayı göstermiş olma özelliği taşıyor. Ankara doğumlu olan ancak uzun yıllardır Fransa'da yaşayan yönetmen bu filmin senaryosuyla Cannes Film Festivali'nde "Cinefondation" isimli programın destek olduğu on beş senaryodan birine seçilmiş.
Film tutucu, muhafazakar bir çevrede yaşayan, ailesini kaybetmiş beş kız kardeşin kendilerini kuşatan çevreye, akrabalarına ve hayata karşı başkaldırısını, isyanını konu ediyor. Türkiye'de kadın olmanın ve kadın olarak yaşamanın zorluklarına değiniyor. Film bittikten sonra yabancılara yutturabilirsin ama biz alışkınız bize yutturamazsın diyen insanları duyduğumda bir kere daha filmdeki yaşananları ne kadar içselleştirmiş olduğumuzu anladım ve üzüldüm.
Filmin ismini aldığı Mustang, vahşi ve özgürlüğüne düşkün atları tanımlayan bir kelime. Açıkçası filmdeki beş kız kardeşin isyanını ve başkaldırısını çok iyi... Devamı
Yönetmen Deniz Gamze Ergüven'in ilk uzun metraj filmi olma ve Fransa tarafından 1959 yılından beri ilk defa Fransızca konuşulmayan bir filmi Oscar adayı göstermiş olma özelliği taşıyor. Ankara doğumlu olan ancak uzun yıllardır Fransa'da yaşayan yönetmen bu filmin senaryosuyla Cannes Film Festivali'nde "Cinefondation" isimli programın destek olduğu on beş senaryodan birine seçilmiş.
Film tutucu, muhafazakar bir çevrede yaşayan, ailesini kaybetmiş beş kız kardeşin kendilerini kuşatan çevreye, akrabalarına ve hayata karşı başkaldırısını, isyanını konu ediyor. Türkiye'de kadın olmanın ve kadın olarak yaşamanın zorluklarına değiniyor. Film bittikten sonra yabancılara yutturabilirsin ama biz alışkınız bize yutturamazsın diyen insanları duyduğumda bir kere daha filmdeki yaşananları ne kadar içselleştirmiş olduğumuzu anladım ve üzüldüm.
Filmin ismini aldığı Mustang, vahşi ve özgürlüğüne düşkün atları tanımlayan bir kelime. Açıkçası filmdeki beş kız kardeşin isyanını ve başkaldırısını çok iyi bir şekilde özetliyor. Son olarak Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam kitabında dediği gibi:
"Kadınların neden evlendiklerini anlıyorum; yalnız kalabilmek için."
@celsius
9 yıl önce
6.5 / 10
@sinnemannia
9 yıl önce
Ama filmin ilk 15 dakikasıni (belkide daha fazla bilemedim simdi) oluşturan kızların o enerjisi o renkleri bana öyle zevk verdi ki...
Ve tabi Ortadoğu ülkelerinin gülen kadına olan düşmanlığından girersek çıkamaz boguluruz!
Velhasilikelam kadınlar çok güzel varlıklar, kadın olmak ayrı bir güzellik tüm ceremesine rağmen.
@otlu_kek
9 yıl önce
---spoiler---
virgin suicides? aklına gelmeyen var mı ki:)
@mcan543
9 yıl önce
2.5 / 10
@godot
9 yıl önce
8 / 10
@skynyrd
9 yıl önce
10 / 10
@heybender
9 yıl önce
1 / 10
Son muhteşem tabi Cihangir'den kopardıkları kızları filmin sonunda yine Cihangir'e bırakıyor yönetmen. Hepimiz Cihangir'de özgürleşiyoruz çünkü!
@sarhosatlarzama
9 yıl önce
anlatmak istedikleri olarak iyi, işleniş açısından son derece vasat bir film. tabi yönetmenin*ilk filmi olduğu da göz önüne alınarak hoş görülebilinir. bu film, sinemada(aynı zamanda sanatta) konu kadar işlenişin, yani uslübun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha göstermiştir. işte sırf bu nedenle, izleyeceğim filmlerin konusuna bakmadan izlerim genellikle.
bulantı filmine gittiğim sinemada elime aldığım küçük bir broşürde görüp, izlemem heralde düşüncesiyle konusunu okumuştum bu filmin. konu olarak ilgimi çekince ve böyle yeni filmlere ve sinemalara zaman ayırmak gerektiğini düşününce gitmeye karar verdim.
bu girizgahtan sonra filme geçeyim yavaş yavaş. film, tamamen bir olay örgüleri içerisinde ilerliyor. olay ise, 5 tane ortaokul ve lise çağındaki kızların aile ve toplum baskısına karşı verdikleri tepkiler ve mücadele. bu noktada kızların eve kapatılmala ... Devamı
anlatmak istedikleri olarak iyi, işleniş açısından son derece vasat bir film. tabi yönetmenin*ilk filmi olduğu da göz önüne alınarak hoş görülebilinir. bu film, sinemada(aynı zamanda sanatta) konu kadar işlenişin, yani uslübun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha göstermiştir. işte sırf bu nedenle, izleyeceğim filmlerin konusuna bakmadan izlerim genellikle.
bulantı filmine gittiğim sinemada elime aldığım küçük bir broşürde görüp, izlemem heralde düşüncesiyle konusunu okumuştum bu filmin. konu olarak ilgimi çekince ve böyle yeni filmlere ve sinemalara zaman ayırmak gerektiğini düşününce gitmeye karar verdim.
bu girizgahtan sonra filme geçeyim yavaş yavaş. film, tamamen bir olay örgüleri içerisinde ilerliyor. olay ise, 5 tane ortaokul ve lise çağındaki kızların aile ve toplum baskısına karşı verdikleri tepkiler ve mücadele. bu noktada kızların eve kapatılmaları, namuslarına zelal getirebilecek başka kişilerle iletişim kurabilecekler internet ve telefon gibi araçlardan uzaklaştırılmaları, namuslarını korumak için hiç tanımadıkları kişilerle evlendirilmeleri, gerdek gecesi istenen kanlı çarşaflar....bunlar güzel bir şekilde dile getirilmiş. bazen üzülerek, bazen kızarak ve isyankar bir tavırla izliyorsunuz bu gerçek hayatta da rahatlıkla görebileceğimiz durumları.
ancak başta da dediğim gibi bunların yanında filmin çok fazla eksiği var maalesef ve bunlar benim gözüme fazlası ile battı diyebilirim. şimdi onlara geçeyim yavaş yavaş:
olaylar nerede geçiyor bilmiyorum ama filmde gördüğüm bir arabanın plakasından (37) kastamonu'da geçtiğini düşünüyorum. film, kastamonu il merkezinden ziyade, köyden hallice son derece yerel bir coğrafyada geçmesine rağmen, karakterlerin konuşmalarında hiçbir şive/aksana rastlamayışım beni şaşırttı açıkcası. bilmiyorum kastamonu'ya özgü bir şive var mıdır ama varsa kullanılabilinirdi.
şimdi gelelim kızların özgürlük mücadelesine? benim açımdan filmin asıl tökezlediği nokta burası. kızlar(yani yönetmen) özgürlüklerini yaşarken bir noktada işin bokunu çıkarmışlar. en basitinden şöyle söyleyeyim: hangi istanbul bebesi, despot bir babası/amcası bankada işlerini hallederken arabaya tanımadığı birisini alır da kaş ile göz arasında sevişir? böyle bir olay büyük illerde bile rastlanabilinecek bir şey değil. eve atmak bile demiyorum bak. arabada 5 dakikada...
yine bu kızlar sevgilileri ya da kaçamak aşkları ile bekaretlerini bozmamak için anal ilişkiye giriyorlar. bu açık açık gösterilmiyor tabi ama, ortaokul yaşındaki kardeşlerinin yanında konuşurken dinliyoruz biz de. bu kızlar daha lise mezunu dahi değiller. burada şu soru çıkıyor tabi, bir kız kaç yaşına geldiğinde cinsel ilişkiye girmeli? bunun belli bir yaşı yok tabi ama bu kızlar taş çatlasın 17 yaşında. bunun sadece bir film olması bir yana, bu filmi yine o yaşlardaki kızlar da izleyecek. bilemedim...
başka bir sahnede kızlar bir futbol maçına kaçıyor. tamam burada asıl temayı tabi ki anlıyorum, kızların o özgürlüklerine kaçışı ama kaçtıkları maç gs-ts maçı ve galatasaray'ın maçı istanbul'da...tabi ki bu filmde söylenmiyor. kızları ve gittikleri maçı televizyondan görüyoruz ama galatasaray en son ne zaman kastamonu'ya gitti?
filmde sübyancılığa kayan ince noktalar da vardı ama orası son derece üstü kapalı işlendiği için, belki ben yanılmışımdır deyip es geçiyorum.
bunun gibi belki daha birçok nokta vardır ancak ilk bakışta gözüme çarpan noktalar bu şekilde. kısaca olmamış bu film benim gözümde. herkese tavsiye etmek, sağa sola yaymak isterdim bu filmi ama yönetmenin daha yemesi gereken baya bir ekmek var gibi gözüküyor.
@helmintt
9 yıl önce
9 / 10
gözlerimi dolduran ender filmlerdendir. belki vurucu noktalarla birebir çok mücadele ettiğimden, belki adının hakkını vererek birer mustang olmalarından kızların..
yönetmenlerin ilk filmlerine gitmek hep güzel gelmiştir bir de bana. teşekkürler başkasinema :)
http://haber.sol.org.tr/blog/sinema-bir-senliktir/melek-yesilyurt/mustang-kadinlarin-sessiz-direnisi-134277
@cagdasbdy
9 yıl önce
7.6 / 10
Film tutucu, muhafazakar bir çevrede yaşayan, ailesini kaybetmiş beş kız kardeşin kendilerini kuşatan çevreye, akrabalarına ve hayata karşı başkaldırısını, isyanını konu ediyor. Türkiye'de kadın olmanın ve kadın olarak yaşamanın zorluklarına değiniyor. Film bittikten sonra yabancılara yutturabilirsin ama biz alışkınız bize yutturamazsın diyen insanları duyduğumda bir kere daha filmdeki yaşananları ne kadar içselleştirmiş olduğumuzu anladım ve üzüldüm.
Filmin ismini aldığı Mustang, vahşi ve özgürlüğüne düşkün atları tanımlayan bir kelime. Açıkçası filmdeki beş kız kardeşin isyanını ve başkaldırısını çok iyi ... Devamı
Film tutucu, muhafazakar bir çevrede yaşayan, ailesini kaybetmiş beş kız kardeşin kendilerini kuşatan çevreye, akrabalarına ve hayata karşı başkaldırısını, isyanını konu ediyor. Türkiye'de kadın olmanın ve kadın olarak yaşamanın zorluklarına değiniyor. Film bittikten sonra yabancılara yutturabilirsin ama biz alışkınız bize yutturamazsın diyen insanları duyduğumda bir kere daha filmdeki yaşananları ne kadar içselleştirmiş olduğumuzu anladım ve üzüldüm.
Filmin ismini aldığı Mustang, vahşi ve özgürlüğüne düşkün atları tanımlayan bir kelime. Açıkçası filmdeki beş kız kardeşin isyanını ve başkaldırısını çok iyi bir şekilde özetliyor. Son olarak Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam kitabında dediği gibi:
"Kadınların neden evlendiklerini anlıyorum; yalnız kalabilmek için."