Paterson Yorumları

Paterson filmi detayları

K

@kerimakb

11 ay önce

5.6 / 10

Evet bir sanat filmi ama kötü. Sanatın zirvesi şiiri merkeze koymuş ama yine de kötü bir film. Alt metin halı sahada topu 90'a takmak isterken uzaya fırlatmak gibi düşünün filmi
K

@kerimakb

11 ay önce

5.6 / 10

Evet bir sanat filmi ama kötü. Sanatın zirvesi şiiri merkeze koymuş ama yine de kötü bir film. Alt metin halı sahada topu 90'a takmak isterken uzaya fırlatmak gibi düşünün filmi

@happinessdawnn

1 yıl önce

Şiirler iyi veya kötü bu kişiden kişiye değişir ama ben bir kibrite aşık olmak üzereydim. Ayrıca şahane bir haftaydı.
E

@emmett

1 yıl önce

İlham verici.

Jarmusch, otobüsteki anarşist genç rollerini Kara Hayword ve Jared Gilman'a hediye ederek (Moonrise Kingdom filminde kasabadan kaçan çocuklar) Wes Anderson'a müthiş bir selam çakmış.

Bay Anderson... Bay Jarmusch... ikiniz de seviliyorsunuz.

@betelgeuze

2 yıl önce

8.8 / 10

Jim Jarmusch'un en sevdiğim filmlerinden. Durağan ilerleyen, oldukça sade ama fazlasıyla da etkileyici bir film.

@messiyg

3 yıl önce

8 / 10

Kibritler hakkında yazamayan şair
Seni düşünüyor,
Güzel görünüyorsun ona da...

@ervaa

3 yıl önce

8.5 / 10

Tam bir Jim Jarmusch filmi diyemeyeceğim kadar özgün bir film. Açıkçası film oldukça yalın, bazı detaylar bağlanmıyor ve fazlasıyla durağan olduğu için ara ara insanın aklı dağılıyor. Fakat hayat çoğu zaman durağan ve basit bir yaşamda eşsiz bir güzellik var. Bazı filmlerin daha izlerken benimle uzun zaman kalacaklarını ve filmleri düşündükçe onları daha da seveceğimi hissediyorum. izleyeli yaklaşık bir ay oldu ve 23 Paterson hala benimle.
K

@katmandukavunu

4 yıl önce

"Emily Dickinson seven bir otobüs şoförü." isçi sınıfından bir şair. Bir amerikan banliyösünde her gün aynı rutini tekrarlayan bir adamın bir haftalık döngüsü. Fakat bunu benzerlerine kıyasla bir dram ya da arayış güdüsüyle vermiyor izleyiciye. Öyle ki her geçen gün birbirine cok benzese de birbirinden farkli detayları yakalıyor. Bu detaylarla ve şiirle ve sevgiyle ve hoşgörüyle iç huzura ulaşmanın yollarını gösteriyor. İster zen, ister sınıfsal ayrım, ister kadın erkek ilişkileri, ister bireyin kendini nasıl var ettiği bakış açılarından bakalım her açıdan içine çektiyor izleyiciyi. Taşralı ya da dezavantajlı geçmişten gelen entelektüel sorununu başka yönetmenler de ele almıştır çok ama kimseden böyle izleme fırsatı yakalamamıştım.

@parfenrogojin

4 yıl önce

10 / 10

Jim Jarmusch’ın bu filmi bence bir başyapıt.

Burada, 35 seneden de fazla bir süredir film yapan bir yazar ve yönetmenin gelebileceği en güzel noktalardan birinde buluyoruz Jarmusch’u: gündelik, sıradan hayatın şiirle iç içe geçmiş, sıradışı hiç bir şey yaşanmayan ama hayatın kendisi olduğu için aslında sıradışı ve güzel olan bir hayat, bir yaşama çabası, iyi olma, iyi davranma, kabullenme, devam etme, sabretme, gülümseme, anlamaya çalışması yaşamanın kendisi ve nice Jarmusch karakteri gibi Paterson da anlamaya çalışıyor, ve yaşamaya, ve iyi olmaya çalışıyor, iyi davranmaya... Kendisi olmaya çalışıyor ve başkalarıyla olmaya. Başına gelenlere katlanmaya çalışıyor, katlanıyor da.

Jarmusch’un 30 seneden fazla süren hikayelerinde sadece bir iki filmini izlemesem de, doğru bir yorum olacağını düşündüğüm şu sözleri söyleyebilirim: kamerasını, kalemini insana, insanı anlamaya; onu içinde yaşadığı mekanlara, insanlar arasına, doğaya yerleştiren bir yönetmen Jarmusch. İnsan denen varlığı iyili
... Devamı
Jim Jarmusch’ın bu filmi bence bir başyapıt.

Burada, 35 seneden de fazla bir süredir film yapan bir yazar ve yönetmenin gelebileceği en güzel noktalardan birinde buluyoruz Jarmusch’u: gündelik, sıradan hayatın şiirle iç içe geçmiş, sıradışı hiç bir şey yaşanmayan ama hayatın kendisi olduğu için aslında sıradışı ve güzel olan bir hayat, bir yaşama çabası, iyi olma, iyi davranma, kabullenme, devam etme, sabretme, gülümseme, anlamaya çalışması yaşamanın kendisi ve nice Jarmusch karakteri gibi Paterson da anlamaya çalışıyor, ve yaşamaya, ve iyi olmaya çalışıyor, iyi davranmaya... Kendisi olmaya çalışıyor ve başkalarıyla olmaya. Başına gelenlere katlanmaya çalışıyor, katlanıyor da.

Jarmusch’un 30 seneden fazla süren hikayelerinde sadece bir iki filmini izlemesem de, doğru bir yorum olacağını düşündüğüm şu sözleri söyleyebilirim: kamerasını, kalemini insana, insanı anlamaya; onu içinde yaşadığı mekanlara, insanlar arasına, doğaya yerleştiren bir yönetmen Jarmusch. İnsan denen varlığı iyilik ve kötülüğün arasında gelip giden nice insanla beraber, ama kalemini hep naif, iyi, güzel olandan, ama onun aksak ve tekleyen yönlerine de bakarak yazmaya, anlatmaya çalışan bir yönetmen ve senarist. Jarmusch’un karakterleri aynen Paterson gibiler: Paterson da Stranger than Paradise’daki Eddie de, Ghost Dog’daki Ghost Dog da, William Blake de ne kadar birbirine benziyor aslında: onlar naifliklerinde, kararlılıklarında, hayata sarılışlarında, hayataı tecrübe edişlerinde ne kadar güzeller, ne kadar temiz ve ne kadar insanın içini acıtıcı bir sevgi hissiyle dolular hayata karşı... bütün o olağan, sıradan, içe dönük, komik olabilen ya da olamayan, olmayan yanlarıyla hepsi nasıl da bir aradalar....

Şu dünya üzerinde yaşamanın ve insan olmanın anlamını ve bu derdi, bu hem güzel hem de çirkin sürüp giden hayatı bize bir çok insanın hikayesiyle anlatabilen bütün edebiyatçılar, yazar ve şairler, sinemacılar ve sanatçılar, hikayeleriyle hayata ve kendimize bakıp durmamızı- aynen Paterson gibi- ve rutin akışın içinde bir an işlevsiz kalıp şaşırarak yaşamak denen şu şeye bakmamızı isteyen hepsi, bize neyi anlatıyorlar aslında? Jarmusch’un söylediği şey: şu an burdayız ve şu andayız. Aynen Doppler’in söylediği gibi; insan bir var, bir yok; bir gün var, bir gün yok, diyor Jarmusch. Ve "Kahve ve Sigaralar"ın finali Şampanya’daki o güzel adamın susarak kendini o ilahi, göksel müziğe verişi gibi bizi hayata, yaşamaya; yaşamayı ve ölmeyi takdir etmeye çağırıyor....

Paterson’ı, ve Jarmusch’un insan sesleri, insan hikayeleri; 36 sene öncesinden eddie’nin sempatik, utangaç gülüşlerini, william blake’in hakikati anlamaya dek uzanan yolculuğunu, night on earth’te yo yo ve helmut’un naif, güzel arkadaşlığını; paterson’ın otobüs yolculuklarında yazdığı şiirleri, yürüyüşlerini ve william carlos williams şiirlerine olan düşkünlüğünü görmeye, onları ve diğerlerini tanıyıp sevmeye, onlarla hemhal ve arkadaş olmaya çağırıyorum herkesi. Faruk Duman’ın edebiyat severek ölen herkesin okumayan insanlara kıyasla daha güzel öldüğünü söylemesi gibi Yazmalı Defter’de, ben de jarmusch’un karakterlerini bilmeden ölmenin kendimize yazık etmek olacağını söylüyorum...

Paterson’ı, herkese, ama herkese öneriyorum.

@berat_k

4 yıl önce

8.5 / 10

Ustalık eseri böyle bir şey. Karı-kocadaki zıtlıkların uyumu hikayeye tatlı bir akış kazandırıyor.

Filmdeki belki de en güzel şiiri Jim Jarmusch yazmış, beğenilmeme ihtimaline karşı küçük bir kızın şiiriymiş gibi filme yerleştirmiştir:

"Water Falls

Water falls from the bright air.
It falls like hair.
Falling across a young girls shoulders.
Water falls.
Making pools in the asphalt.
Dirty mirrors with clouds and buildings inside.
It falls on the roof of my house,
It falls on my mother, and on my hair.
Most people call it rain."
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL