Lilja, sistem değişikliği yaşayan bir ülkenin sevgisiz ortamında büyüyen, hak etmediği parayı çöpe atacak kadar saf ve temiz bir genç kızdır.
Film, yalnızca çöken bir sistemin insanlar üzerindeki yansımasının anlatımı değildir. Asıl hedef kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkisidir. Düzenlerin devamı için olmazsa olmaz din olgusu da yönetmenin hedefleri arasındadır. Bildik bir konuyu ele alan film, kimi klişeleri kullansa da klişe batağına düşmeden, işin kolayına kaçıp erotik sömürüye başvurmadan, olayın özüne inebildiği için benzerlerinden ayrılır.
Öykü SSCB bitiminden sonra yaşanmaya başlansa da gelişmiş bir Batı Avrupa ülkesinde devam etmekte. Fabrika dumanında boğulan kuş, Lilja'nın bedenini satmadan önce ve sattıktan sonraki marketteki iki alışveriş sahnesinin kıyasılanması ve ilişki sonrasında yenilen fast-food ürünleri, her şeyin satılık olduğu, insanların alabildiğine yabancılaştığı ve bencilleştiği... Devamı
Lilja ve Asiye nasıl kurtulur?
Lilja, sistem değişikliği yaşayan bir ülkenin sevgisiz ortamında büyüyen, hak etmediği parayı çöpe atacak kadar saf ve temiz bir genç kızdır.
Film, yalnızca çöken bir sistemin insanlar üzerindeki yansımasının anlatımı değildir. Asıl hedef kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkisidir. Düzenlerin devamı için olmazsa olmaz din olgusu da yönetmenin hedefleri arasındadır. Bildik bir konuyu ele alan film, kimi klişeleri kullansa da klişe batağına düşmeden, işin kolayına kaçıp erotik sömürüye başvurmadan, olayın özüne inebildiği için benzerlerinden ayrılır.
Öykü SSCB bitiminden sonra yaşanmaya başlansa da gelişmiş bir Batı Avrupa ülkesinde devam etmekte. Fabrika dumanında boğulan kuş, Lilja'nın bedenini satmadan önce ve sattıktan sonraki marketteki iki alışveriş sahnesinin kıyasılanması ve ilişki sonrasında yenilen fast-food ürünleri, her şeyin satılık olduğu, insanların alabildiğine yabancılaştığı ve bencilleştiği tüketim toplumunu, kapitalizmi işaret etmekte.
Yönetmen, anasının ardından çamura düşen kız sahnesiyle sonu belli bir öyküye izleyiciyi katarken, kızın yaşadığı ilişkilerde kamerayı adamların yüzüne tutarak kendimizi Lilja'nın yerine koymamızı sağlamış.
Film boyunca Lilja'nın yanında taşıdığı kutsal tablo, yüreklere su serpercesine duvara fırlatıldığında düzene ve düzenin dayanaklarına indirilmiş bir darbe olmasıyla da farkını ortaya koymuş.
Dünyanın dört bir tarafında inanmak istedikleri yalanın ardından giden savunmasız insanların gerçekte var olmayan ve gerçekte var olan meleklerin öyküsü aslında anlatılan...
"Kışın sebze toplanır mı?"
"Asiye nasıl kurtulur?"
Birilerinini ya da birşeyleri suçlayarak aklayabilir miyiz kendimizi?
**************
Filme konu olan gerçek öykü:
Danguole Rasalaite Litvanyalı ve 16 yaşında. 2000 yılında erkek arkadaşı tarafından Malmö'de bir iş umuduyla kandırılıyor. Aslında Malmö'ye götürülmüyor. Kötü yola düşürülüyor, defalarca fuhuş yaptırıldığı Arlöv'deki apartmandan Malmö'ye kaçıyor. Üç ay sonra erkek arkadaşı ve iki adamı tarafından tecavüze uğruyor. Sonunda da köprüden atlıyor ve üç gün sonra hastanede ölüyor. Kızın yanında taşıdığı üç mektupla da hikayesi ortaya çıkıyor. Yönetmen Moodysson hikayeyi İsveççe yazmış sonra Rusça'ya çevrilmiş. Moodysson ve ekibi başrol oyuncuları seçimi için yaklaşık 1000 kişiyle görüşme yapmışlar.
Filmin müziğiyle ilgili olarak da Sight & Sound's dergisinde yazan Tony Rayns'ten negatif bir yorum gelmiş. Rayns filmi melodromatik ve içerik açısından eksik olarak addederken, hayal sıklıklarının stilistik seçimlerini kritize etmesinin yanı sıra film müziği bestelerine gelince: "En uç örnek olarak filmin başında ve sonunda çok kuvvetli basların yükselip alçaldığı Rammstein'dan "Mein Herz Brennt"i (Yüreğim Yanıyor) vermiş. Burada yükselip alçalan sesi bir kızın dünyadan kopma dileğine metafor olarak görsek bile, Lila'yı Almanya'da Rammstein müzikleri dinleyen ya da bununla ufak da olsa ilgilenen biri olarak düşünmek saçma olurdu. Yani gelen müzik bir karakterden ya da hikayeden değil, sesi MTV'den daha yüksek çıkan bir ses duvarından gelmektedir." diyor.
Lilja, sistem değişikliği yaşayan bir ülkenin sevgisiz ortamında büyüyen, haketmediği parayı çöpe atacak kadar saf ve temiz bir genç kızdır.
Film, salt çöken bir sistemin insanlar üzerindeki yansımasının anlatımı değildir. Asıl hedef kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkisidr. Düzenlerin devamı için olmazsa olmaz din olgusu da yönetmenin hedefleri arasındadır. Bildik bir konuyu ele alan film, kimi klişeleri kullansa da klişe batağına düşmeden, işin kolayına kaçıp erotik sömürüye başvurmadan, olayın özüne inebildiği için benzerlerinden ayrılır.
Öykü SSCB bitiminden sonra yaşanmaya başlansa da gelişmiş bir Batı Avrupa ülkesinde devam etmekte. Fabrika dumanında boğulan kuş, Lilja’nın bedenini satmadan önce ve sattıktan sonraki marketteki iki alışveriş sahnesinin kıyasılanması ve ilişki sonrasında yenilen fast-food ürünleri, herşeyin satılık olduğu insanların alabildiğine yabancılaştığı ve bencilleştiği tüketim toplumunu, kapitalizmi işaret etmekte.
Yönetmen, anasının ardından ç... Devamı
Lilja, sistem değişikliği yaşayan bir ülkenin sevgisiz ortamında büyüyen, haketmediği parayı çöpe atacak kadar saf ve temiz bir genç kızdır.
Film, salt çöken bir sistemin insanlar üzerindeki yansımasının anlatımı değildir. Asıl hedef kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkisidr. Düzenlerin devamı için olmazsa olmaz din olgusu da yönetmenin hedefleri arasındadır. Bildik bir konuyu ele alan film, kimi klişeleri kullansa da klişe batağına düşmeden, işin kolayına kaçıp erotik sömürüye başvurmadan, olayın özüne inebildiği için benzerlerinden ayrılır.
Öykü SSCB bitiminden sonra yaşanmaya başlansa da gelişmiş bir Batı Avrupa ülkesinde devam etmekte. Fabrika dumanında boğulan kuş, Lilja’nın bedenini satmadan önce ve sattıktan sonraki marketteki iki alışveriş sahnesinin kıyasılanması ve ilişki sonrasında yenilen fast-food ürünleri, herşeyin satılık olduğu insanların alabildiğine yabancılaştığı ve bencilleştiği tüketim toplumunu, kapitalizmi işaret etmekte.
Yönetmen, anasının ardından çamura düşen kız sahnesiyle sonu belli bir öyküye izleyiciyi katarken, kızın yaşadığı ilişkilerde kamerayı adamların yüzüne tutarak kendimizi Lilja’nın yerine koymamızı sağlamış.
Film boyunca Lilja’nın yanında taşıdığı kutsal tablo, yüreklere su serpercesine duvara fırlatıldığında düzene ve düzenin dayanaklarına indirilmiş bir darbe olmasıyla da farkını ortaya koymuş.
Dünyanın dört bir tarafında inanmak istedikleri yalanın ardından giden savunmasız insanların gerçekte var olmayan ve gerçekte var olan meleklerin öyküsü aslında anlatılan...
"Kışın sebze toplanır mı?"
"Asiye nasıl kurtulur?"
Birilerinini ya da birşeyleri suçlayarak aklayabilir miyiz kendimizi? 9/10
Tam bir Sovyet Rusya realitesi ve dramı. Yalın bir şekilde ancak bu kadar gerçekçi, etkili işlenebilirdi.
- Lilya'nın annesinin arkasından o vaziyette koşması en sağlam sahnesiydi bana göre. -
Bir erkeğin bile içini burkan, rahatsız eden bir anlatımı var ki bayanlar izlediğinde çok daha etkileyici gelir herhal. Sonuçta insan olarak herkesin hayatını tekrar gözden geçirtecek; ailenin değerini ve yaşamında az bile olsa sahip olduklarının önemini daha çok farketmesine yol açacak kaliteli filmlerden biri.
8 / 10
Ayrıca işte gerçek anlamda sinema budur. Twilightlar,Harry Potterlar,Spidermanlar ve benzerleri ise sinema falan değil sadece eğlencedir.
ebeveynlerinizin küçük yaşta sizi yalnız bıraktığını ve akrabalarınızın da size değer vermediğini düşünün. işte, o hayatınızın geri kalanını bu filmde bulacaksınız.
hayat bu kadar kötüdür işte, seçimlerin ne olursa olsun, eğer doğustan talihsizsen, sonuç hep aynı yere varır temalı, insanın içine işleyen bir film. çok sevdim.
Açıkçası gerildim filmde, yaşanmış ve yaşanan olaylara deyinmiş gerçekçi bi yaklaşımı olan güzel bir filmdi..Filmde arkadaşlık, yalanlar, genç kızın ruhsal durumu, yalnızlığı , şiddeti ve daha bir çok his ve olguyla karşı karşıya kalıyor insan..
Onun dışında filmde geçen, öldükten sonra 'kanat'lı halde görmem cıkması beni biraz güldürdü, daha farklı bir şey yapılabilirdi.
filmdeki kapitalizm sembolleri hoş. fabrika dumanında boğulan kuşumuz, her ilişkiden sonra mcdonalds, lilja'nın marketteki 2 alışveriş sahnesinin kıyası. Lukas Moodysson'ın bazı sahnelerde kamerayı devraldığı da rivayetler arasında. filmin çamura batma sahnesini çıkarsaydık çok daha güzel olacaktı.
Film şiddeti, yalnızlığı, dostluğu, bıkmışlığı, ve değişmeyecek gerçekleri hepsini sırayla hissettiriyor. Lilya bizden biri oluyor birden. Sıkılmak mümkün olmadı bu filmde.
@poormf
12 yıl önce
9 / 10
Lilja, sistem değişikliği yaşayan bir ülkenin sevgisiz ortamında büyüyen, hak etmediği parayı çöpe atacak kadar saf ve temiz bir genç kızdır.
Film, yalnızca çöken bir sistemin insanlar üzerindeki yansımasının anlatımı değildir. Asıl hedef kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkisidir. Düzenlerin devamı için olmazsa olmaz din olgusu da yönetmenin hedefleri arasındadır. Bildik bir konuyu ele alan film, kimi klişeleri kullansa da klişe batağına düşmeden, işin kolayına kaçıp erotik sömürüye başvurmadan, olayın özüne inebildiği için benzerlerinden ayrılır.
Öykü SSCB bitiminden sonra yaşanmaya başlansa da gelişmiş bir Batı Avrupa ülkesinde devam etmekte. Fabrika dumanında boğulan kuş, Lilja'nın bedenini satmadan önce ve sattıktan sonraki marketteki iki alışveriş sahnesinin kıyasılanması ve ilişki sonrasında yenilen fast-food ürünleri, her şeyin satılık olduğu, insanların alabildiğine yabancılaştığı ve bencilleştiği ... Devamı
Lilja, sistem değişikliği yaşayan bir ülkenin sevgisiz ortamında büyüyen, hak etmediği parayı çöpe atacak kadar saf ve temiz bir genç kızdır.
Film, yalnızca çöken bir sistemin insanlar üzerindeki yansımasının anlatımı değildir. Asıl hedef kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkisidir. Düzenlerin devamı için olmazsa olmaz din olgusu da yönetmenin hedefleri arasındadır. Bildik bir konuyu ele alan film, kimi klişeleri kullansa da klişe batağına düşmeden, işin kolayına kaçıp erotik sömürüye başvurmadan, olayın özüne inebildiği için benzerlerinden ayrılır.
Öykü SSCB bitiminden sonra yaşanmaya başlansa da gelişmiş bir Batı Avrupa ülkesinde devam etmekte. Fabrika dumanında boğulan kuş, Lilja'nın bedenini satmadan önce ve sattıktan sonraki marketteki iki alışveriş sahnesinin kıyasılanması ve ilişki sonrasında yenilen fast-food ürünleri, her şeyin satılık olduğu, insanların alabildiğine yabancılaştığı ve bencilleştiği tüketim toplumunu, kapitalizmi işaret etmekte.
Yönetmen, anasının ardından çamura düşen kız sahnesiyle sonu belli bir öyküye izleyiciyi katarken, kızın yaşadığı ilişkilerde kamerayı adamların yüzüne tutarak kendimizi Lilja'nın yerine koymamızı sağlamış.
Film boyunca Lilja'nın yanında taşıdığı kutsal tablo, yüreklere su serpercesine duvara fırlatıldığında düzene ve düzenin dayanaklarına indirilmiş bir darbe olmasıyla da farkını ortaya koymuş.
Dünyanın dört bir tarafında inanmak istedikleri yalanın ardından giden savunmasız insanların gerçekte var olmayan ve gerçekte var olan meleklerin öyküsü aslında anlatılan...
"Kışın sebze toplanır mı?"
"Asiye nasıl kurtulur?"
Birilerinini ya da birşeyleri suçlayarak aklayabilir miyiz kendimizi?
**************
Filme konu olan gerçek öykü:
Danguole Rasalaite Litvanyalı ve 16 yaşında. 2000 yılında erkek arkadaşı tarafından Malmö'de bir iş umuduyla kandırılıyor. Aslında Malmö'ye götürülmüyor. Kötü yola düşürülüyor, defalarca fuhuş yaptırıldığı Arlöv'deki apartmandan Malmö'ye kaçıyor. Üç ay sonra erkek arkadaşı ve iki adamı tarafından tecavüze uğruyor. Sonunda da köprüden atlıyor ve üç gün sonra hastanede ölüyor. Kızın yanında taşıdığı üç mektupla da hikayesi ortaya çıkıyor. Yönetmen Moodysson hikayeyi İsveççe yazmış sonra Rusça'ya çevrilmiş. Moodysson ve ekibi başrol oyuncuları seçimi için yaklaşık 1000 kişiyle görüşme yapmışlar.
Filmin müziğiyle ilgili olarak da Sight & Sound's dergisinde yazan Tony Rayns'ten negatif bir yorum gelmiş. Rayns filmi melodromatik ve içerik açısından eksik olarak addederken, hayal sıklıklarının stilistik seçimlerini kritize etmesinin yanı sıra film müziği bestelerine gelince: "En uç örnek olarak filmin başında ve sonunda çok kuvvetli basların yükselip alçaldığı Rammstein'dan "Mein Herz Brennt"i (Yüreğim Yanıyor) vermiş. Burada yükselip alçalan sesi bir kızın dünyadan kopma dileğine metafor olarak görsek bile, Lila'yı Almanya'da Rammstein müzikleri dinleyen ya da bununla ufak da olsa ilgilenen biri olarak düşünmek saçma olurdu. Yani gelen müzik bir karakterden ya da hikayeden değil, sesi MTV'den daha yüksek çıkan bir ses duvarından gelmektedir." diyor.
@lubilux
12 yıl önce
8 / 10
@poormf
12 yıl önce
9 / 10
Film, salt çöken bir sistemin insanlar üzerindeki yansımasının anlatımı değildir. Asıl hedef kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkisidr. Düzenlerin devamı için olmazsa olmaz din olgusu da yönetmenin hedefleri arasındadır. Bildik bir konuyu ele alan film, kimi klişeleri kullansa da klişe batağına düşmeden, işin kolayına kaçıp erotik sömürüye başvurmadan, olayın özüne inebildiği için benzerlerinden ayrılır.
Öykü SSCB bitiminden sonra yaşanmaya başlansa da gelişmiş bir Batı Avrupa ülkesinde devam etmekte. Fabrika dumanında boğulan kuş, Lilja’nın bedenini satmadan önce ve sattıktan sonraki marketteki iki alışveriş sahnesinin kıyasılanması ve ilişki sonrasında yenilen fast-food ürünleri, herşeyin satılık olduğu insanların alabildiğine yabancılaştığı ve bencilleştiği tüketim toplumunu, kapitalizmi işaret etmekte.
Yönetmen, anasının ardından ç ... Devamı
Film, salt çöken bir sistemin insanlar üzerindeki yansımasının anlatımı değildir. Asıl hedef kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkisidr. Düzenlerin devamı için olmazsa olmaz din olgusu da yönetmenin hedefleri arasındadır. Bildik bir konuyu ele alan film, kimi klişeleri kullansa da klişe batağına düşmeden, işin kolayına kaçıp erotik sömürüye başvurmadan, olayın özüne inebildiği için benzerlerinden ayrılır.
Öykü SSCB bitiminden sonra yaşanmaya başlansa da gelişmiş bir Batı Avrupa ülkesinde devam etmekte. Fabrika dumanında boğulan kuş, Lilja’nın bedenini satmadan önce ve sattıktan sonraki marketteki iki alışveriş sahnesinin kıyasılanması ve ilişki sonrasında yenilen fast-food ürünleri, herşeyin satılık olduğu insanların alabildiğine yabancılaştığı ve bencilleştiği tüketim toplumunu, kapitalizmi işaret etmekte.
Yönetmen, anasının ardından çamura düşen kız sahnesiyle sonu belli bir öyküye izleyiciyi katarken, kızın yaşadığı ilişkilerde kamerayı adamların yüzüne tutarak kendimizi Lilja’nın yerine koymamızı sağlamış.
Film boyunca Lilja’nın yanında taşıdığı kutsal tablo, yüreklere su serpercesine duvara fırlatıldığında düzene ve düzenin dayanaklarına indirilmiş bir darbe olmasıyla da farkını ortaya koymuş.
Dünyanın dört bir tarafında inanmak istedikleri yalanın ardından giden savunmasız insanların gerçekte var olmayan ve gerçekte var olan meleklerin öyküsü aslında anlatılan...
"Kışın sebze toplanır mı?"
"Asiye nasıl kurtulur?"
Birilerinini ya da birşeyleri suçlayarak aklayabilir miyiz kendimizi? 9/10
@bidakka
12 yıl önce
@onur_turan
13 yıl önce
8 / 10
- Lilya'nın annesinin arkasından o vaziyette koşması en sağlam sahnesiydi bana göre. -
Bir erkeğin bile içini burkan, rahatsız eden bir anlatımı var ki bayanlar izlediğinde çok daha etkileyici gelir herhal. Sonuçta insan olarak herkesin hayatını tekrar gözden geçirtecek; ailenin değerini ve yaşamında az bile olsa sahip olduklarının önemini daha çok farketmesine yol açacak kaliteli filmlerden biri.
8 / 10
Ayrıca işte gerçek anlamda sinema budur. Twilightlar,Harry Potterlar,Spidermanlar ve benzerleri ise sinema falan değil sadece eğlencedir.
@oguzcan
13 yıl önce
8 / 10
@guguk
13 yıl önce
8.5 / 10
@silence
13 yıl önce
Onun dışında filmde geçen, öldükten sonra 'kanat'lı halde görmem cıkması beni biraz güldürdü, daha farklı bir şey yapılabilirdi.
Son olarak izlenilesi güzel bir filmdir.
@ericccartman
13 yıl önce
10 / 10
@merin
13 yıl önce