The Last of Us Yorumları

Oyunların ikisi de benim için tüm zamanların en iyilerinden. Dizi de ilk bölümüyle müthiş başladı. Bu müthişliği maalesef 9 bölüme yayamadı. Birçok zombi temalı oyun varken Last of Us'ı farklı kılan mekaniklerinin yanı sıra duygu dolu hikayesiydi. Dizide temponun düşmesini yapımcılar "zombi dizisi değil" diye cevaplamışlar ama bence duygusal hikaye de çok iyi işlenemedi. Çok iyi 4-5 bölüm var, bu bölümleri çok iyi kılan oyundaki hikaye kurgusunun bire bir aktarılması ve özellikle mekanların oyundakiyle hemen hemen aynı olmasıydı. Olacakları biliyor olmam zaman zaman tadını kaçırdı, bunu kabul ediyorum. Ama dizi çok hızlı ilerledi. Hatta geçiştirildi. Tamam sonuçta oyun değil, The Walking Dead de değil. Her bölüm zombileri indire indire ilerlemelerini beklemek olmaz. Ya da oyundaki aksiyonu dizide görmek yüksek bir beklenti olabilir. Ama 3 ay sonra, 5 ay sonra diye geçiştirilen yerler dolayısıyla Joel ve Ellie arasındaki duygusal bağ çok iyi aktarılamadı. Oyunda Joel'deki baba figürünü çok derinden hissediyorduk. Ya da Ellie'nin Joel'e hayranlığını, aralarındaki sevgiyi. Dizide bu gösterilse de; bu bağın nasıl oluştuğu kısmı çok yetersiz kaldı. Elbette vurucu geçmesi gereken ikinci sezondan beklentimi azaltmadım. Bella Ramsey başta soğuk kalsa da rolü çok iyi kurtardı. Ama ikinci sezondaki "ilerleyen yıllar" olayını Bella Ramsey'le nasıl bağlayacaklarını da merak ediyorum. Ne kadar 19 yaşında olsa da, oynadığı roldeki gibi 14 yaşında gözüküyor.

Dizi görsel anlamda çok başarılıydı. Zombi (pardon mantar) türlerinin diziye aktarılması da çok başarılıydı. Oyundan akılda kalıcı sahneler çok çok iyi aktarılmış. İlk bölüm nefes kesti ve beklentiyi arşa çıkardı. Belki de bu yüzden ilerleyen bölümler yetersiz geldi. IMDB'deki 9 puanın oyunun sevenleri dolayısıyla fazla olduğunu düşünsem de; helalinden bir 8 puanı var.

Woke canisi can almaya devam ediyor!

2. bölümde oyundan kopuşun ilk göstergesinde Tess ile zombinin öpüşmesinden illaki bozacaklarını sezmiştim. Ama bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim.

Sırf politik doğruculuk yapacağız diye ana konuyla hiç alakası olmayan evrene uymayan saçma sapan bir bölüm izledik. Bill ablamız pandemi patlayınca kasabasındaki herkesi götürdüklerinde o kasabada kalıyor ve öyle bir güvenlik sistemi kuruyor ki 20 yıl kimse içeri giremiyor. HAHA Kasaba öyle dağın başında bir yer de değil. Baya insanların geçebileceği bir koordinatta. Ama ne hikmet öyle büyük bir baskın yemiyor. Kurduğu saçma sapan tuzaklar koca kasabayı güvende tutmaya yetiyor 20 yıl boyunca. Bu arada Bill teyze ne yapıyor. Sevgilisi Frank'le tanışıyor. Frank'le domates, çilek falan yetiştiriyor. Koşuya çıkıyor.

Ya kendi emeğinize yazık ya! 2 bölümdür evreni öyle bir gösterdiniz ki umut yok. Yaratıklar dışarıda cirit atıyor. Kimse kimseye eyvallah etmiyor. Herkes kendi bacağından asılıyordu. Karanlık bir yer olarak tasvir ettiniz ancak bu bölümde Frank'le Bill halamız kendi kasabalarında mutlu bir çift olarak yaşıyorlar. Lan nereye gitti o kadar canavarlar, yağmacılar! Üstüne yetmezmiş gibi Frank ablamızın canı sıkılıyor. Ya, Bill bu ne ya! Hep sen hep sen! Biraz arkadaş edinmemiz lazım deyip telsizde tanıştığı ilk çifti çaya davet ediyorlar. Bahçede çay partisi veriyorlar.

Derken bir akşam 3-5 yağmacı la bu ne deyip içeri girmeye çalışıyor ancak nasıl salaklarsa hepsi ölüyor. Kimseye de böyle bir yer var gelin baskın yapalım demiyor bu yağmacılar. Ya da önceden bir gözetlemiyorlar. aa bu ne hadi basalım diyerek saldırmışlar çitlere. O gece Bill vuruluyor. Bir sonraki sahnede 10 yıl ileri gidiyoruz. Bir bakıyoruz. Frank ablamız yürüyemez olmuş. Bill ablamız da sapasağlam. Frank ölümcül hastalığı yakalanıyor. Romantik olsun diye oyunda ölmeyen karakteri de burada öldürüyorlar. İşin güzel yanı Joel'a her şeyini miras bırakmış. Vay be ne kadar yüce gönüllü insanlar varmış bu evrende.

Filmlere, dizilere politik görüş ekleme çetesi tarafından uygulanan bu politik görüş zorbalığı beni sinemadan soğutuyor. Umarım yakın zamanda bu saçmalıktan kurtuluruz.