Izlemesi genel olarak keyifli bir film, lakin film icerisindeki iliski 140 dakikaya ragmen detayli ve anlamli bir sekilde aktarilamamis -belki elestiri düsüncesi gayesi güderken anlati bazi kisimlarda gerilerde kalmis. Bu acidan tam "cok sahane bir filmdi!" dedirtmiyor kendine. Belki oyunculuklarin kimi anlarda yapay gelmesinin sebebi de bu. Görsellik ve idea sahane, oyunculuk iyi, anlati eksik.
Film tıpkı Metroplisde olduğu gibi, oluşturulan mimari tasarıma hayran kaldım. özellikle o bunaltıcı binaların duvarlarını saran ve içinden çıkılamayacak derecede karmaşık borular-kablolar, sanki bürokratik düzenin içinden çıkılmaz yanını işaret edercesine dolaylı yönden gösterir izleyiciye.Nitekim polis devleti,bürokrasi ve totaliter eleştirisidir.
Filmi izledikten sonra çok üzüldüm. Çarpık ve sapık düzenimizin her parçasını hicveden bu film seksen beş yılında yapıldı. Bugün bizlerin dile getirip söyleyebileceğimiz her şeyi o zamandan söyledi. Ama gel gör ki,biz bu yüzyılda hala bu filmin hicivlerine konu olan gerçekliği yaşıyoruz. Sürekli tüketmemiz gerektiğini söyleyen, bürokratik, korku ile yönetilen, sözde medeni toplumlarımızda yaşamak zorunda bırakıldığımız dünya bu.Bazılarımızın dünyası biraz daha bu filmdekine benziyor; bazılarımızın dünyası biraz daha az...
Söylenebilecek her şey söylenmiş ama bu hiçbir işe yaramamış. Demek ki,sözlerin bir anlamı kalmamış. Üzüldüm.
Filmin iki tane versiyonu var. Birisi; 94 dakikalık, diğeri ise 143 dakikalık olan Terry Gilliam’ın versiyonu. Süresi sıksa da uzun olanı izlemeniz tavsiye olunur.Çünkü;
Uzun versiyon mutsuz sonla bitiyor.Bu bir distopik film.Böyle bir filmin mutlu sonla bitmesi etkisini azaltır.
Şuan da hayatımızda sıradanlaşmış ancak 80’lerde henüz henüz hayatımıza giren birçok alışkanlığa bazen çok ince bazende gayet kalın göndermeler yapılmış filmde.
Distopik gelecekte geçen hikayede şehir atmosferi Blade Runner kadar iyi olmasa da sahnelerin arkasında gördüğümüz posterler ve sloganlar sayesinde atmosfer için ne kadar uğraşıldığını görebiliyoruz.
Film o kadar dolu ki altında ezilebiliyorsunuz. Tüm bu doluluk, zaman zaman akışı zedelemiş ve yönetmenin 12 Maymun’da çok iyi ayarladığı dinamik anlatımı bu filmde kaybetmesine yol açmış.
Filmdeki ince göndermelerden biriside kağıt işlerinden nefret eden tarihin en karizma tesisatçısının ölüm şekli.
Yapım yılına göre son derece iyi bir film ama günümüz izleyicisi bu filmi seyretmeye dayanamaz..Ben filmi izlerken açıkcası hiç bir şey hissetmedim..Bu bakımdan filmi, her dönem insanının alkışlayacağı bir yanılgıdan ibarettir diyebilirim..Bu tarz filmleri,yapıldığı zaman izlemek lazım..Aradan uzun zaman geçince filmin tadı kaçıyor..10/7,2
Terry Gilliam İngiltere’de havanın çok kötü olduğu bir gün plaja gider ve orada havanın kötü olmasına rağmen sakince oturmuş, teypten Brazil adlı meşhur şarkıyı dinleyen bir adam görür. Bu zıtlıktan çok hoşlanır ve filmine Brazil adını vermeye karar verir...
filmi izlerken,kafka nın dava sı geldi sanki gözümün önüne.bitmek bilmeyen bürokrasi,asıl işten fazla kağıt işleri,sisteme sıkı sıkıya bağlı çalışanlar...
@zenobiaa
2 yıl önce
8.8 / 10
@zes
2 yıl önce
6.8 / 10
Görsellik ve idea sahane, oyunculuk iyi, anlati eksik.
@carpathia
9 yıl önce
7.5 / 10
@havlayankuzu
10 yıl önce
9.6 / 10
Söylenebilecek her şey söylenmiş ama bu hiçbir işe yaramamış. Demek ki,sözlerin bir anlamı kalmamış. Üzüldüm.
@asdf_13
10 yıl önce
9.1 / 10
Uzun versiyon mutsuz sonla bitiyor.Bu bir distopik film.Böyle bir filmin mutlu sonla bitmesi etkisini azaltır.
Şuan da hayatımızda sıradanlaşmış ancak 80’lerde henüz henüz hayatımıza giren birçok alışkanlığa bazen çok ince bazende gayet kalın göndermeler yapılmış filmde.
Distopik gelecekte geçen hikayede şehir atmosferi Blade Runner kadar iyi olmasa da sahnelerin arkasında gördüğümüz posterler ve sloganlar sayesinde atmosfer için ne kadar uğraşıldığını görebiliyoruz.
Film o kadar dolu ki altında ezilebiliyorsunuz. Tüm bu doluluk, zaman zaman akışı zedelemiş ve yönetmenin 12 Maymun’da çok iyi ayarladığı dinamik anlatımı bu filmde kaybetmesine yol açmış.
Filmdeki ince göndermelerden biriside kağıt işlerinden nefret eden tarihin en karizma tesisatçısının ölüm şekli.
@fthgzl79
11 yıl önce
7.1 / 10
@gadnokopele
11 yıl önce
7.6 / 10
@maul
12 yıl önce
8 / 10
Terry Gilliam İngiltere’de havanın çok kötü olduğu bir gün plaja gider ve orada havanın kötü olmasına rağmen sakince oturmuş, teypten Brazil adlı meşhur şarkıyı dinleyen bir adam görür. Bu zıtlıktan çok hoşlanır ve filmine Brazil adını vermeye karar verir...
@darkscream
12 yıl önce
7.3 / 10
@asistoli
13 yıl önce
sürenin uzun olması dışında güzel film...