Aşkın ve paralel olarak ilişkilerin ne kadar dengesiz ve tutarsız olduğunu yine keyifli, şipşirik tarzıyla usulca seyirciye yedirmekle kalmamış, dünya hakkında kendine has nihilistik, romantik ve de bir hayli fantastik tarzıyla yağmurlu bir günde pişirilen kaliteli bir kahvenin cezbedici kokusunun burun deliklerine intikal ettiği ilk anı aratmayan, çerezlik dersem bu harikulade yapıta haksızlık etmiş olur muyum acaba? diye kendimi sorgulamaktan alıkoyamadığım; ancak aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla usülünce yapılmış bir kanepe kadar hafif, tadı damağınızda kalan ve 'keşke biraz daha olsaydı çok çabuk bitti ' dedirten bir eserdi gerçekten. Bu bana Allen'in başka bir sözünü hatırlatıyor hani şu iki kadının bir dağ otelinde yemek yediklerinden ve yemekleri kısa ve kötü bulup hayatı o yemeklere benzetmelerinden :) Bu tatlış mı tatlış filmin farkıysa kötü değil iyi olmasıydı. Ama sahiden de keşke bu kadar çabuk bitmeseydi! Lakin yüzleşmek gerek... Devamı
ah Woody Allen... seni gidi küçük dahi!
Aşkın ve paralel olarak ilişkilerin ne kadar dengesiz ve tutarsız olduğunu yine keyifli, şipşirik tarzıyla usulca seyirciye yedirmekle kalmamış, dünya hakkında kendine has nihilistik, romantik ve de bir hayli fantastik tarzıyla yağmurlu bir günde pişirilen kaliteli bir kahvenin cezbedici kokusunun burun deliklerine intikal ettiği ilk anı aratmayan, çerezlik dersem bu harikulade yapıta haksızlık etmiş olur muyum acaba? diye kendimi sorgulamaktan alıkoyamadığım; ancak aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla usülünce yapılmış bir kanepe kadar hafif, tadı damağınızda kalan ve 'keşke biraz daha olsaydı çok çabuk bitti ' dedirten bir eserdi gerçekten. Bu bana Allen'in başka bir sözünü hatırlatıyor hani şu iki kadının bir dağ otelinde yemek yediklerinden ve yemekleri kısa ve kötü bulup hayatı o yemeklere benzetmelerinden :) Bu tatlış mı tatlış filmin farkıysa kötü değil iyi olmasıydı. Ama sahiden de keşke bu kadar çabuk bitmeseydi! Lakin yüzleşmek gerekiyor... Oscar Wilde doğru söylemiş... "Her güzel şeyin elbet bir sonu vardır." bunu ne kadar erken kabullenirsek Woody Allen o kadar erken küçük kızları elleyebilir.
Oyunculuklara yapabileceğim negatif bir yorum bulamıyorum. Aynı Roman Polanski'nin Beverly Hills'teki evinde karısını ve doğmamış bebeğini bulamadığı gibi. Tek kelimeyle; oynamamışlar, yaşamışlar! Gerçekten bir an Barselona'da Cristina, Juan Antonio ve Maria Elena ile birlikte grup seks yaptığımı sandım. Zaten sinemæda dolandırıcılığın en artistik yolu değil midir :))
Ah Penelope Cruz sen nasıl bir afetsin ulan!! keşke seninle bir kez de olsa Broadway'de bir müzikal izleyebilsem...
Ressamlık, Şairlik, Yazarlık... Film, film değil sanat pornografisiydi yahu! tablolardaki soyut dışavurumculuk, karakterlerin iç dünyasına ışık tutan melankolik bakışlar, rahat ve bir o kadar da elegant tarzları, O kıpkırmızı, kız gibi convertible Alfa. Barselona'nın Katalan gotik mimarisini izledik zaten yazmam kelime israfı olur :') Ne anlatıyordum lan ben!? Evet abi ben sinefilim.
İki yıldır düzenli olarak Sinefil kullanıcısıyım böyle yorumlar ve böyle izleyici olması beni şaşırttı sizin yorumlarınızı ihtidayla bekleyeceğim belli ki aşk ve sinema konusunda ve hayat konusunda yazılarınızdan bir şeyler öğreneceğim. Ben de size bir şarkı yolluyorum sözlerini iyi dinleyin https://www.youtube.com/watch?v=fSd95JvVlI8
Filmde Barcelona’ya doyduk baya. Oyunculuklar iyiydi tabi söz düşmez bana... Sadece ilişkilerdeki farklı arayışlar ve fazlasıyla rahatlık beni izlerken gerdi. Hep yeni bir şeyler arayıp sonunda elinin boş kalması... Tuhaf bir çekiciliği var filmin ve beklentide olmaksızın izlenince hikayeyle sürüklenebiliyorsunuz.
Guevara’nın bir yorumunda söylediğini ben de bu filmde söyleyeyim: "filmde ağır şerefsizlik var. söyleyeceklerim bu kadar." :) *** Ömrümün en güzel ve en berbat dönemini başlatan vesile, VCB, bir kabuğu kaşıyan bir tırnaksın sen.
Scarlett Johansson'a tapan, Woody Allen'ın tüm filmlerini izlemeyi ve kitaplarını okumayı takıntı haline getirmiş, Rebeca Hall'ın yeryüzündeki en duru güzellik olduğunu düşünen ve herşeyi bir kenara koyarak Penelope Cruz'un insanı şişiren İspanyolcası ile yine 1.5 saatliğinede olsa başka dünyalarda insanı gezdiren bu film, müzikleri ile birlikte tadından yenmez olmuş. Sanırım 3 gün boyunca introdaki tatlı sesin söylediği şarkı kulaklarımdan silinmeyecek
İzlerken insanın bu ne rahatlık amk diyesi geliyor. woody allen dan ilginç bir film açıkcası. Ben film de biraz before sunset ve before midnight havası sezinledim. ........SPOİLER-SPOİLER- Bu arada biri de çıkıp Maria elena' nın kafaya sert bi şeyle vurmadı ki :) geldi bütün ilişkinin tabiri caizse içine etti. Normalde bu kadar argo kullanmam yorumlarımda ama çok sinirlendim.......SPOİLER... Neyse izleyin kararı siz verin 6.9/10 iyi seyirler.
hayatım javier bardem'e ısınamamakla, onun o yamuk burnuna bir yumruk atıp düzeltme isteğiyle geçecek sanırım ve bunun karşılığında cruz'un o saçmasapan ingilizcesi .. vicky'nin hikayesi özellikle stefan zweig'ın "bir kadının yaşamından yirmi dört saat" hikayesiyle paralellik taşıyor.
barcelona manzaraları, gitar tonları ve insanın güya anlamsızlık içindeki anlam hevesliliği sebebiyle kapılıverdiği uçları gayet iyi gösteren bir filmdi derim ben.
@lefulut
1 yıl önce
10 / 10
Aşkın ve paralel olarak ilişkilerin ne kadar dengesiz ve tutarsız olduğunu yine keyifli, şipşirik tarzıyla usulca seyirciye yedirmekle kalmamış, dünya hakkında kendine has nihilistik, romantik ve de bir hayli fantastik tarzıyla yağmurlu bir günde pişirilen kaliteli bir kahvenin cezbedici kokusunun burun deliklerine intikal ettiği ilk anı aratmayan, çerezlik dersem bu harikulade yapıta haksızlık etmiş olur muyum acaba? diye kendimi sorgulamaktan alıkoyamadığım; ancak aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla usülünce yapılmış bir kanepe kadar hafif, tadı damağınızda kalan ve 'keşke biraz daha olsaydı çok çabuk bitti ' dedirten bir eserdi gerçekten. Bu bana Allen'in başka bir sözünü hatırlatıyor hani şu iki kadının bir dağ otelinde yemek yediklerinden ve yemekleri kısa ve kötü bulup hayatı o yemeklere benzetmelerinden :) Bu tatlış mı tatlış filmin farkıysa kötü değil iyi olmasıydı. Ama sahiden de keşke bu kadar çabuk bitmeseydi! Lakin yüzleşmek gerek ... Devamı
Aşkın ve paralel olarak ilişkilerin ne kadar dengesiz ve tutarsız olduğunu yine keyifli, şipşirik tarzıyla usulca seyirciye yedirmekle kalmamış, dünya hakkında kendine has nihilistik, romantik ve de bir hayli fantastik tarzıyla yağmurlu bir günde pişirilen kaliteli bir kahvenin cezbedici kokusunun burun deliklerine intikal ettiği ilk anı aratmayan, çerezlik dersem bu harikulade yapıta haksızlık etmiş olur muyum acaba? diye kendimi sorgulamaktan alıkoyamadığım; ancak aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla usülünce yapılmış bir kanepe kadar hafif, tadı damağınızda kalan ve 'keşke biraz daha olsaydı çok çabuk bitti ' dedirten bir eserdi gerçekten. Bu bana Allen'in başka bir sözünü hatırlatıyor hani şu iki kadının bir dağ otelinde yemek yediklerinden ve yemekleri kısa ve kötü bulup hayatı o yemeklere benzetmelerinden :) Bu tatlış mı tatlış filmin farkıysa kötü değil iyi olmasıydı. Ama sahiden de keşke bu kadar çabuk bitmeseydi! Lakin yüzleşmek gerekiyor... Oscar Wilde doğru söylemiş... "Her güzel şeyin elbet bir sonu vardır." bunu ne kadar erken kabullenirsek Woody Allen o kadar erken küçük kızları elleyebilir.
Oyunculuklara yapabileceğim negatif bir yorum bulamıyorum. Aynı Roman Polanski'nin Beverly Hills'teki evinde karısını ve doğmamış bebeğini bulamadığı gibi. Tek kelimeyle; oynamamışlar, yaşamışlar! Gerçekten bir an Barselona'da Cristina, Juan Antonio ve Maria Elena ile birlikte grup seks yaptığımı sandım. Zaten sinemæda dolandırıcılığın en artistik yolu değil midir :))
Ah Penelope Cruz sen nasıl bir afetsin ulan!! keşke seninle bir kez de olsa Broadway'de bir müzikal izleyebilsem...
Ressamlık, Şairlik, Yazarlık... Film, film değil sanat pornografisiydi yahu! tablolardaki soyut dışavurumculuk, karakterlerin iç dünyasına ışık tutan melankolik bakışlar, rahat ve bir o kadar da elegant tarzları, O kıpkırmızı, kız gibi convertible Alfa. Barselona'nın Katalan gotik mimarisini izledik zaten yazmam kelime israfı olur :') Ne anlatıyordum lan ben!? Evet abi ben sinefilim.
@yigithan300
1 yıl önce
@berfiin
3 yıl önce
7 / 10
@stayweird
7 yıl önce
@korgan
8 yıl önce
***
Ömrümün en güzel ve en berbat dönemini başlatan vesile, VCB, bir kabuğu kaşıyan bir tırnaksın sen.
@ezacr
10 yıl önce
8 / 10
@fakyelken
10 yıl önce
9.5 / 10
''Te quiero, Barcelona. Barcelona poderosa.''
@chewing
11 yıl önce
6.9 / 10
@lactamaeonia
11 yıl önce
6.5 / 10
barcelona manzaraları, gitar tonları ve insanın güya anlamsızlık içindeki anlam hevesliliği sebebiyle kapılıverdiği uçları gayet iyi gösteren bir filmdi derim ben.
@yejades
11 yıl önce
9 / 10
@mrsdance
12 yıl önce