İzlediğim en güzel filmlerden bir tanesi. Çok farklı bir hayat hikayesi. Senaryo ve oyuncu performansları da inanılmazdı. Bıraktığı büyüyü üzerimden ömür boyu atamayacağım. Tavsiye ederim, mutlaka izleyiniz!
alternatif bir hıristiyanlık sunuyor film. meryem anaya üzülen arkasından da tanrıya kurban ettiği isa'nın acısını çeken bir papaz ya da yahuda. bakire meryem'in acısını yaşayan ve arkasından kendi pisliğini bırakan yazdıklarıyla insanların ölümüne neden olan isa (sade) çok okunacak şey var filmde.
marki'yi en iyi anlatan film.kadın oyuncu olarak titanic'teki dilberin olması isabetli bir karar olmuş.özellikle papazın karısının sade okudukça baştan çıkması ve algılarının açılması istenen mesajı vermiştir.kusursuz bir yapım.
Sanatın pek çok tanımı yapılabilir; ama sanatı yanlış bilgilendirme yapıyor olmakla suçlamak bence sanatın vasfını tam kavramamış olmakla alakalıdır. Zira, sanatın pek bir genel tanımı da gerçekliği mistikleştirerek sunmaktır. Bu açıdan yaklaşınca, Sade'ın görünüşünün yanlış yansıtıldığı hissine kapılmayı yersiz buluyorum.
Bunun dışında her oyuncunun performansını hakkıyla verdiği bir yapım olmuş. Dönem atmosferi olsun, ortam atmosferi olsun gayet hoştu. Bana "Das Perfume" romanında da güzelce yansıtılan söz konusu dönem Fransa'sını yaşattı. Abbe ile olan atışmalarıyla Sade'ın zekasına, olayların gelişimi ile ilhamını nereden aldığına vurgu yapılırken; Sade'ı tamamen masum göstermemek için eşinin anlatımıyla geçmişine değiniliyor. Yine de çektiği cezanın tamamen düşünsel ve cinsel provokatif yazımsal çalışmalarından kaynaklanıyor olması bir yerlerde bir haksızlık olduğu fikrini verirken; finaliyle gerçekten yaptıklarının suç olarak gözetilip gözetilemeyeceği kararını Sade'ın son savun... Devamı
Sanatın pek çok tanımı yapılabilir; ama sanatı yanlış bilgilendirme yapıyor olmakla suçlamak bence sanatın vasfını tam kavramamış olmakla alakalıdır. Zira, sanatın pek bir genel tanımı da gerçekliği mistikleştirerek sunmaktır. Bu açıdan yaklaşınca, Sade'ın görünüşünün yanlış yansıtıldığı hissine kapılmayı yersiz buluyorum.
Bunun dışında her oyuncunun performansını hakkıyla verdiği bir yapım olmuş. Dönem atmosferi olsun, ortam atmosferi olsun gayet hoştu. Bana "Das Perfume" romanında da güzelce yansıtılan söz konusu dönem Fransa'sını yaşattı. Abbe ile olan atışmalarıyla Sade'ın zekasına, olayların gelişimi ile ilhamını nereden aldığına vurgu yapılırken; Sade'ı tamamen masum göstermemek için eşinin anlatımıyla geçmişine değiniliyor. Yine de çektiği cezanın tamamen düşünsel ve cinsel provokatif yazımsal çalışmalarından kaynaklanıyor olması bir yerlerde bir haksızlık olduğu fikrini verirken; finaliyle gerçekten yaptıklarının suç olarak gözetilip gözetilemeyeceği kararını Sade'ın son savunmasının ardından bize bırakıyor. Olayların gerçekleştiği yerin bir tımarhane olduğu gerçeğini göz önünde tutmakta yarar var. Çünkü, bana göre bir yazının, bir düşüncenin ne kadar provokatif olursa olsun karşısındaki kişiyi etkileme oranı karşısındaki kişinin bilinç düzeyiyle alakalıdır. Yine de, toplum bilincini göz ardı ederek sadece bu savunmanın arkasına sığınmak, bilinçli bir kişi tarafından yapılabilecek haklı bir savunma mıdır? Sade, çılgın şehvetli aşık. Hepimizin içinde yer alan şiddet arzusunu, her birimiz toplum bireyi olup korkuyla ve endişeyle gem vururken, o farklı bir yoldan dışavurmayı tercih etmiş. Kim suçlayabilir ki? Ben değil.
Marquis de Sade hayatının son 10-15 yılında çok şişman bir adamdı filmdekiyle alakası yok. Zannedersem Sade'nin hayatını kurmaca bir hikayeye çevirmişler çünkü böyle şyler de olmadı bana kalırsa adamın orjinal hayatı çok daha etkileyici ve cezbedici ama fazla pornografik olacağı düşünüldü muhtemelen.
Geoffrey Rush'ın oyunculuğu gerçekten izlenilesi...
Sade, düşünce akımı bir yana içinde başka bir insan barındıran biri. Böylesine sapkın düşünceleri olan bir insanın temzilikçi kıza (ki kendisi filmde Kate Winslet )duyduğu aşksa ironik bir durum. Aşk naiftir, kaba değil. Sadizm barındıran cinsellik hayvani bir güdü tatminiyken, Marquis de Sade ın kıza duyduğu his sanki aşkla işi karıştırmam der gibi bir durum:P Şaka bir yana, bu arada Kate Winslet ablamızın göğüsleri filmde çok fazla ön planda gibi(:
Her insanın içindeki asi ve şiddet dolu yanları ortaya çıkıyor. Marquis de Sade işte bu yüzden aslında bizim kendimize tutmaya korktuğumuz ayna. O yüzden bu film izlenmeli. İnsanın kendi içine yolculuk. İzleyiniz!
Geoffrey Rush'un oyunculuğu harikaydı, Marquis de Sade'ın sıradışı karakterine güzel bir yorum kazandırmıştı... Quills'in başarılı bir film olduğunu söyleyebilirim.
@renkliboncuk
3 yıl önce
@kaede
9 yıl önce
alternatif bir hıristiyanlık sunuyor film. meryem anaya üzülen arkasından da tanrıya kurban ettiği isa'nın acısını çeken bir papaz ya da yahuda. bakire meryem'in acısını yaşayan ve arkasından kendi pisliğini bırakan yazdıklarıyla insanların ölümüne neden olan isa (sade) çok okunacak şey var filmde.
---spoiler---
@budha
12 yıl önce
Ayaklarımızın altından kan nehirleri akıyor papaz!
Ben cehennemi gördüm genç adam.
Sen onu sadece okuyorsun!
"Gerçeği söylemek neden bu kadar tahrik edici ve rezilce?"
..
Marqi gerçeği gördü..ve insanlar, ondan ürktü..
Çünkü onlar uyukluyorlardı..
Marqi onları uyandırdı..Yaptığı tek şey onları uyandırmaktı!
@kimliksizadam
12 yıl önce
@ekopyen
12 yıl önce
8.5 / 10
Bunun dışında her oyuncunun performansını hakkıyla verdiği bir yapım olmuş. Dönem atmosferi olsun, ortam atmosferi olsun gayet hoştu. Bana "Das Perfume" romanında da güzelce yansıtılan söz konusu dönem Fransa'sını yaşattı. Abbe ile olan atışmalarıyla Sade'ın zekasına, olayların gelişimi ile ilhamını nereden aldığına vurgu yapılırken; Sade'ı tamamen masum göstermemek için eşinin anlatımıyla geçmişine değiniliyor. Yine de çektiği cezanın tamamen düşünsel ve cinsel provokatif yazımsal çalışmalarından kaynaklanıyor olması bir yerlerde bir haksızlık olduğu fikrini verirken; finaliyle gerçekten yaptıklarının suç olarak gözetilip gözetilemeyeceği kararını Sade'ın son savun ... Devamı
Bunun dışında her oyuncunun performansını hakkıyla verdiği bir yapım olmuş. Dönem atmosferi olsun, ortam atmosferi olsun gayet hoştu. Bana "Das Perfume" romanında da güzelce yansıtılan söz konusu dönem Fransa'sını yaşattı. Abbe ile olan atışmalarıyla Sade'ın zekasına, olayların gelişimi ile ilhamını nereden aldığına vurgu yapılırken; Sade'ı tamamen masum göstermemek için eşinin anlatımıyla geçmişine değiniliyor. Yine de çektiği cezanın tamamen düşünsel ve cinsel provokatif yazımsal çalışmalarından kaynaklanıyor olması bir yerlerde bir haksızlık olduğu fikrini verirken; finaliyle gerçekten yaptıklarının suç olarak gözetilip gözetilemeyeceği kararını Sade'ın son savunmasının ardından bize bırakıyor. Olayların gerçekleştiği yerin bir tımarhane olduğu gerçeğini göz önünde tutmakta yarar var. Çünkü, bana göre bir yazının, bir düşüncenin ne kadar provokatif olursa olsun karşısındaki kişiyi etkileme oranı karşısındaki kişinin bilinç düzeyiyle alakalıdır. Yine de, toplum bilincini göz ardı ederek sadece bu savunmanın arkasına sığınmak, bilinçli bir kişi tarafından yapılabilecek haklı bir savunma mıdır? Sade, çılgın şehvetli aşık. Hepimizin içinde yer alan şiddet arzusunu, her birimiz toplum bireyi olup korkuyla ve endişeyle gem vururken, o farklı bir yoldan dışavurmayı tercih etmiş. Kim suçlayabilir ki? Ben değil.
@directorabbit
12 yıl önce
3 / 10
@yesilimtrak
13 yıl önce
Sade, düşünce akımı bir yana içinde başka bir insan barındıran biri. Böylesine sapkın düşünceleri olan bir insanın temzilikçi kıza (ki kendisi filmde Kate Winslet )duyduğu aşksa ironik bir durum. Aşk naiftir, kaba değil. Sadizm barındıran cinsellik hayvani bir güdü tatminiyken, Marquis de Sade ın kıza duyduğu his sanki aşkla işi karıştırmam der gibi bir durum:P Şaka bir yana, bu arada Kate Winslet ablamızın göğüsleri filmde çok fazla ön planda gibi(:
@maroia
13 yıl önce
10 / 10
@oksal
14 yıl önce
@cecilia_tallis
15 yıl önce