3 yıl önce
An Oversimplification of Her Beauty filmine yorum yazdı:
eğlenceli bi deneme bence
The Pearl Button filmine yorum yazdı:
harika müthiş inanılmaz
etkisinden çıkılmicak bi essay film çıkın çıkın izleyin
İsmail'in Hayaletleri filmine yorum yazdı:
İzlerseniz zaman kaybı olmaz ama izlemezseniz de bir şey kaçırmazsınız.
Lucy filmine yorum yazdı:
ilkokul 3 fen ve teknoloji müfredatıyla yazılmış bir bilim kurgu. kendi rızamla izlediğim en kötü film kesinlikle.
Çocukluk filmine yorum yazdı:
Film Richard Linklater adli onceden Before sunrise serisi gibi son derece gercekci ve basarili filmlere imza atmis prestijli bir yonetmenin 12 yilda Oscar kaybetme macerasini anlatiyor. Gercekten cok dokunakLi.
Ateş Savaşı filmine yorum yazdı:
Filmde kullanilan Ulam dilini Nadsat dilinin de yaraticisi olan pek yetenekli Anthony Burgess tasarlamistir.
Lolita filmine yorum yazdı:
Kubrick'i gozumde yerin dibine sokan film. Kitabi harcamis resmen. Nobokov'un lolitasinin iki ana ekseni var: erotik ve sanatsal/psikanalitik eksen. Ikisini de zerre yansitmiyor. Hadi erotigi hollywood falan yuzunden yansitamadin neden karakter cozumlemeleri bu kadar basarisiz???? Nerde Humbert'in ilk sevgilisi, nerde Lolita'nin hayatla oyun oynamasi, nerde Humbert'in ic hesaplasmalari, nerde uyku haplari, nerde narsizm?? "Waterproof" repligi bile yok filmde ya zaten asil kitabin cozuldugu nokta orasi orayi atinca ne kaliyo ki geriye? Genc bir kadin ve orta yasli bi erkegin askinin anlatildigi filmin sonunda hatunun orospu ciktigi vasat, igrenc, hic bir derinligi olmayan bir film. Bu filmi izledikten sonra acaba Kubrick'in butun kitap uyarlamalari boyle mi diye dusunmeden edemedim.
Melankoli filmine yorum yazdı:
Kierkegaard’in absurdu ve Heiddegger’in ölüm korkusu uzerinden bi okuma yapilmali bu filme. Melankoli gezegenini iki turlu alabiliriz, birincisi melankoli duygusunun bir metaforu ikincisi de ölüm metaforu. Justine bolumu birinci metaforu yani melankolinin bi insani nasil yiyip bitirdigini ve istersen kendine yakisikli bir yavru kopek bul istersen tamamen hedonist yasa melankoliden kacamiycagini anlatiyo. Bu duygu yiyip bitiriyo hem Justine’i hem de anne ve baba iliskisinde de gordugumuz aileyi. Iste bu Kierkegaard’in absurdu’nun kavranmasi (bunun sonucu olusan angst ve melankoli ayni zamanda Albert Camus ismiyle cisimlesip dunyaya gelmistir), hayatin anlamsiz, bos ve beyhude cabalardan olusmus olmasi. "Life is going to dissappear and nobody will miss it." Ikinci kisim ise ölümün kacinilmazligi uzerine. Ortada kesin olan bir ölüm var ve farkli karakterlerin buna tepkileri gosteriliyo. Claire burda Heiddegger’in tanimiyla "gossip"le yani gereksiz anlam yuklemelerle ölüm farkindaliginin o ... DevamıKierkegaard’in absurdu ve Heiddegger’in ölüm korkusu uzerinden bi okuma yapilmali bu filme. Melankoli gezegenini iki turlu alabiliriz, birincisi melankoli duygusunun bir metaforu ikincisi de ölüm metaforu. Justine bolumu birinci metaforu yani melankolinin bi insani nasil yiyip bitirdigini ve istersen kendine yakisikli bir yavru kopek bul istersen tamamen hedonist yasa melankoliden kacamiycagini anlatiyo. Bu duygu yiyip bitiriyo hem Justine’i hem de anne ve baba iliskisinde de gordugumuz aileyi. Iste bu Kierkegaard’in absurdu’nun kavranmasi (bunun sonucu olusan angst ve melankoli ayni zamanda Albert Camus ismiyle cisimlesip dunyaya gelmistir), hayatin anlamsiz, bos ve beyhude cabalardan olusmus olmasi. "Life is going to dissappear and nobody will miss it." Ikinci kisim ise ölümün kacinilmazligi uzerine. Ortada kesin olan bir ölüm var ve farkli karakterlerin buna tepkileri gosteriliyo. Claire burda Heiddegger’in tanimiyla "gossip"le yani gereksiz anlam yuklemelerle ölüm farkindaliginin onune gecmeye calisiyo. Gezegen geliyo olucekler ama hatun hala sarap icelim bunu gormezden gelelim diye zirlama pesinde. Claire’in kocasi ise sisifos soyleninde elestirilen birey. Ölümü ve absurdu kavramis ama pes ediyor, intihari seciyor. Justine ise burda bir dasein karakteri, ölümün farkinda ve bunu olgunlukla karsiliyor. Kendi ölümüyle dans ediyor ayni Claire’in buldugu makalenin basligi gibi. Gel gelelim bu dasein birey en sonunda das man’a aciyo ve ona "sihirli cadir"i yani dini sunuyor. Cocuk deneyimsiz ve kolay inanir bu nedenle son sahnede aglamiyor. Cunku bir dini var ve bu dinin onu kacinilmaz son olan yok olup gitmekten kurtaricagi vaad edilmis ona ve bunu sorgulamadan benimsemis durumda. Claire’in cadira siginmasi ise yine bir caresizlik, inancli bir cok insan gibi, ihtimal uzerine oynuyor. Bu da dinin inandirici olmasa bile en umutsuz anlarimizda minicik dahi olsa bi umut isigi olmasi yonunu gosteriyor, inanirsam kaybedicegim bir sey yok ama inanmazsam var safsatasi. Bu anlatilanlar daha bir suru yerlere de uzaniyor, cok yuzeysel bi bakis zaten bu altindan destikce bir suru asiri-yorum bulunabilir daha. Pek fena film degil yani. Tabi bir Dogville degil yine de.
Manhattan'da Cinayet filmine yorum yazdı:
Post-modernitede artik sanat hayati taklit etmeyi birakir, hayat sanati taklit etmeye baslar. Butun film iste bunu anlatiyor. Aynali sahne, yani gostergelerin realiteye karismasi, lipton'larin surekli filmvarilikten uzak bir telas icerisinde filmlerden cikma soguk kanli bir katille bogusmasi hepsi bu yuzden. Woody Allen yine seyircisine doyurucu bir absurt komedi sunuyor hem de alt metninde sinema ve sanat elestirileriyle. Anlamazsan vasat bi film tabi.
Ps: Filmdeki ask ucgeni ve kadinin hic bir sekilde tadina bakmasa bile avladigi ceylanin bir sirtlan tarafindan yenmesine verdigi tepki de dikkat cekici ve guzel bir tespit kadin ruhuna dair.