İnsanın içini kemiren filmler vardır ya, işte Restless onlardan biri.
İnsanı,sıkıntının aciz köşelerine götürüp orada terk ediyor.
Sıkıntının farklı formları olduğunu öğrenmenizi sağlıyor.
Son derece ilginçmiş gibi görünen bir senaryonun hunharca,saçma ve iğrenç yöntemlerle,sanatsal ayaklarının altına alınarak nasıl tecavüze uğradığına tanıklık ediyorsunuz.
Kötü bir film Restless,çok kötü bir film hem de.
Afişi güzel tabi.
Afişi duvara asılıp konusu unutulması gereken filmlerden biri olduğunu düşünüyorum.
1 buçuk saatte bu kadar sıkıldığım çok nadir olmuştur. Başlarda ilginç geliyor hikaye ama sonrası klasik umutsuz aşk hikayesi kıvamında. Gus Van Sant'tan hiç beklemezdim böyle bir film. Hele o Japon muhabbetleri...
Restless... Filmekimi'nde izlediğimde festivalin en büyük hayal kırıklığı ve şakası! olduğunu düşünmüştüm. "Milk" gibi bir filmden sonra gerçekten Gus Van Sant filmografisi için korkunç bir adım olsa gerek. Hollywood'un her sene 1500 defa çektiği 3. sınıf video-aşk filmlerinden ne farkı vardı şimdi? İlk 15 dakikasından itibaren farklı anlatı yapısıyla dikkati çeken ve gerçekten komik olduğu için güldüren film, bir süreden sonra sanki nabzımızı yoklamaya çalışıyor ve insanları bu sefer sinirden güldürmeye başlıyor. Gerçekten de filmin ortalarında ekrandan birden Gus Van Sant'ın belirip "hahaha nasıl da kekledim sizi" diyeceğini düşündüm bir an. Komedi drama arasında gidip gelen filmin birden, ergenlik çağını yaşayan bir çocuğun 3. sınıf bir aşk masalına dönüşmesinin şokunu yaşadım resmen. Gerçekten de izlediğimiz şeyin, her sene yığınla vizyona giren ve sonra dvd raflarına kaldırılan basit aşk filmlerinden hiç farkı yoktu. Gus Van Sant'ın filmi Cannes'a göndermesine karşı şaşkınlığım ha... Devamı
Restless... Filmekimi'nde izlediğimde festivalin en büyük hayal kırıklığı ve şakası! olduğunu düşünmüştüm. "Milk" gibi bir filmden sonra gerçekten Gus Van Sant filmografisi için korkunç bir adım olsa gerek. Hollywood'un her sene 1500 defa çektiği 3. sınıf video-aşk filmlerinden ne farkı vardı şimdi? İlk 15 dakikasından itibaren farklı anlatı yapısıyla dikkati çeken ve gerçekten komik olduğu için güldüren film, bir süreden sonra sanki nabzımızı yoklamaya çalışıyor ve insanları bu sefer sinirden güldürmeye başlıyor. Gerçekten de filmin ortalarında ekrandan birden Gus Van Sant'ın belirip "hahaha nasıl da kekledim sizi" diyeceğini düşündüm bir an. Komedi drama arasında gidip gelen filmin birden, ergenlik çağını yaşayan bir çocuğun 3. sınıf bir aşk masalına dönüşmesinin şokunu yaşadım resmen. Gerçekten de izlediğimiz şeyin, her sene yığınla vizyona giren ve sonra dvd raflarına kaldırılan basit aşk filmlerinden hiç farkı yoktu. Gus Van Sant'ın filmi Cannes'a göndermesine karşı şaşkınlığım hala bitecek gibi değil. Gerçekten ödül falan mı bekliyordu yoksa diye düşünmüyor değilim. Sonuç olarak, ilk 15 dakikadaki materyal çok farklı bir konuyla harmanlanıp yönü değiştirilebilir ve ortaya ilginç bir film de çıkabilirdi, ama sanırım bu filmle Gus Van Sant'ın canı biraz Twilight'çılık oynamak istemiş :)
ilk defa bi festival filminde insanların salya sümük ağladıklarına şahit oldum bugün :D
bazı kısımları klişe bazı kısımları ise cidden enteresan olan bi hikayeydi. oyuncuların arasındaki uyum çok tatlıydı. zaten mia'nın oyunculuğunu çok beğeniyorum. önü açık, ilerde çok daha başka projelerde göreceğimize eminim. ölüm anını prova yaptıkları sahne, filmdeki en sevdiğim sahneydi belki de. son olarak müzikler de çok güzeldi.
@koprudekikiz
10 yıl önce
7.5 / 10
ve her gün doğumunda ölmediğine şaşırıp, sevinçten şarkılar söylermiş.
bunu bize annie öğretti.
bir de annie bize ölümün çok ciddiye alınmayacak bir şey olduğunu söyledi.
yalnız afişinin güzelliğinden bahsedenler, bu kısımları kaçırmış olmalılar.
- bana kuşlardan bahset, enoch.
- ne?
ötücü kuşlar. sabahları neden ötüyorlar?
ötüyorlar çünkü başka güne gözlerini açtıkları için mutlular.
seninle tanıştıktan sonra her sabah şarkı söyledim.
- ölmene izin veremem, annabel.
- bırak öleyim.
@betimser
12 yıl önce
8.5 / 10
evet annie, haklısın,, insanlar, dünya üzerinde sürüngenlerin bulunduğu kadar bile bulunmadı.
hiroshi, elbette uçağı düşerken onun adını fısıldamayı yeğlerdi.
ve elbette ki naif bir film bu.
@gundula
12 yıl önce
olarak dolu dolu yaşamanın bir gösterisi... Aşk'a ve hayaletlere
inanmasanız bile ölüme inanmayanımız yoktur...
@havlayankuzu
13 yıl önce
İnsanı,sıkıntının aciz köşelerine götürüp orada terk ediyor.
Sıkıntının farklı formları olduğunu öğrenmenizi sağlıyor.
Son derece ilginçmiş gibi görünen bir senaryonun hunharca,saçma ve iğrenç yöntemlerle,sanatsal ayaklarının altına alınarak nasıl tecavüze uğradığına tanıklık ediyorsunuz.
Kötü bir film Restless,çok kötü bir film hem de.
Afişi güzel tabi.
Afişi duvara asılıp konusu unutulması gereken filmlerden biri olduğunu düşünüyorum.
İzlemek isteyenlere,sabır dilerim.
@barisius
13 yıl önce
5 / 10
@ibodirector
13 yıl önce
3.5 / 10
@amineurotic
13 yıl önce
@soie
13 yıl önce
8 / 10
bazı kısımları klişe bazı kısımları ise cidden enteresan olan bi hikayeydi. oyuncuların arasındaki uyum çok tatlıydı. zaten mia'nın oyunculuğunu çok beğeniyorum. önü açık, ilerde çok daha başka projelerde göreceğimize eminim. ölüm anını prova yaptıkları sahne, filmdeki en sevdiğim sahneydi belki de. son olarak müzikler de çok güzeldi.