Şiddet Sineması

insanın şiddete ihtiyacı var tespiti bana biraz korkunç geliyor, bunun ucu şiddeti meşru görmeye kadar gider. elbet bir çok kötülük gibi içinde vardır da bunu terbiye etmekle yükümlüdür. bir ihtiyaçtan ziyade ya da bastırılan bir duygudan ziyade terbiye edilebilir bir şey. sonuçta insanın kendi canı tehlikeye girince arkadaşlarını sırtını dönüp canavarlaşmasına normal bakmıyoruz (bakmıyoruz di mi?)

bu ihtiyaç mevzuuna kurban kesmeyi örnek getiriliyor mesela, insanın kan ihtiyacını giderici bir ibadet olarak sunuluyor, pek katılmıyorum yani.

sinema yahut pc oyunlarının bu şiddeti bastırdığını ya da beslediğini ben de düşünmüyorum. normalleştirme kısmı da şüpheli benim nazarımda.

haneke'nin funny games'i günümüzde dayatılan şiddet arzusunun içinin ne kadar boş olduğunu söyleyen filmlerinden sadece biri.
Schopenhauerin dediği gibi "İnsan, açlığın oğludur"

Şiddet de onun vazgeçilmezlerindendir, öyle olmalıdır da zaten..

..

Şimdi en ufak örnek şu gezi parkı olayları..Hiç saptırma felan yapmıyorum, o eylemlere katılanların çoğu, içlerindeki birikmişliği ve kan kusumunu dışarıya boşaltmak için alanlara koşan, devrim sözcüğünü yolda görseler karakola bomba diye götürecek olan aciz insanlardır..

Freudun dediği gibi:

Sağlıklı insan, ilkel insandır yalnızca.Zira bu ilkel insan, hiçbir içgüdüsünü bastırmaz, engellemez veya yüceltmez..Onları doyurur..

..

Modern insan ise hiçbir içgüdüsünü, edimini, eylemini doyuramaz..Sadece kendini uyuşturur veya kaçmaya çalışır..

Modern insan sadece cinsellikle özgürleşir..Başka özgürleşebileceği alan ve yapılar kalmamıştır çünkü..

Modern insan bir yalan hayatı yaşar; şiddet, yok etme gibi iştahlarını, fantezilerini sadece bilgisayar oyunlarında doyurur..Bu da sanal bir doyurulmadır..

Doğanın olmadığı yerde her şey sanallaşmaya, mekanikleşmeye ve yok olmaya mahkumdur..

--

Istvan Szabo "sinemacılar dünyayı değiştiremez" der..

ki gerçekte de öyledir..

**

Sinemanın, özellikle şiddet sinemasının bence mevcut düzene bir karşı çıkış, tepki özelliği yoktur..

Aksine seyirciyi, halkı kendinden geçirme gibi "UYUŞTURMA" özelliği vardır..

Bir yönetmen dışında..o da Michael Hanekedir..

Çünkü o seyirciyi uyuşturmaz, TOKATLAYARAK EVİNE GÖNDERİR..
Elbette insanın şiddete ihtiyacı vardır. İnsanoğlu doğası gereği şiddete hep ihtiyaç duymuştur. Günümüzde medeniyet denilen yapay şemsiyenin altında genelde düzenli ve dengeli bir insan tipi gördüğümüzü sanırız ama aslında insan, temelinde aç bir canlıdır. Bugün pek çok insan bu duygularını bastırabilmek için çeşitli aktivitelere yöneliyor.

Sinemalarda klişe dediğimiz bir olay; bir grup insanın tehlikelerle karşılaştığında kendi hayatlarını kurtarmak için neler yapabildiğini görüyoruz. Sakin bir konuşma ortamında bu tür şeylerin ne kadar çılgınca olduğunu anlatan insanlar aşırı baskı ve korku altında özüne dönerek gerçek kimliğini yansıtır.

Sinema bu açlığı bastıran aktivitelerden sadece biri. Bu türün ya da alt türlerinin diğer sinema türlerine göre daha fanatik bir kitlesinin bulunması tesadüf ya da ona benzer bir şey değil. Çeşitli "kült film" listelerinde hepsi yazılmaz ama kült diye nitelenen filmlerin geneli bu türe aittir.
Geçenlerde, "Şiddetin Mitolojisi" isimli bir eser geçti elime. Şiddet öğesinin özellikle "Holywood" bağlamındaki gelişimine dönük birçok sosyolojik analizin yer aldığı eser, "Don-Kişot" yayınevi tarafından dilimize de kazandırılmış. Neyse amacım eseri tanıtmak değil,sadece fikren aklımdakilere dönük bir referans sunmak istedim. Almak isteyenler olursa kitabı, İdefix aracılığıyla elde edebilirler.



http://www.idefix.com/kitap/siddetin-mitolojisi-georg-seesslen/tanim.asp?sid=BM5Q2SMZA6TMCIVVLIU0



Ayrı bir tür olarak, şiddetin bir sinema kategorisi haline gelmesi aslında çok eskilere gitmiyor. En çok 40-45 yıllık bir mazisi var. Özellikle 60 yılllardan sonra, savaş sonrası refahın da etkisiyle büyük bir patlama yapan şiddet sinemasının tarihine ilişkin bilgi vermek veya derin analizlere gitme niyetinde de değilim. "Gore splatter", "Snuff", "Body Horror", "Slasher", "Zombie" ,"Holocoust" vb... alt türlerin biri,ikisi veya üçünün birbirine harmanlaranak oluşturulduğu bu filmlere dair daha çok örnek için:



http://www.otekisinema.com/



isimli siteyi öneririm. Konu hakkında bolca malumat ve tanıtım bulabilirsiniz.



Sizce, şiddetin sinemaya bu ölçüde yansıtılması, mevcut sosyolojik düzene dönük protest bir tepki midir yoksa günümüz refah toplumlarında gözlediğimiz çarpıklıklardan doğan açlığın istismarı mı?



Şiddet,kendi başına bir ifade biçimi olabilir mi? Şiddet açlığı mı çekiyoruz?
Bir mesaja cevap veriyorsunuz.
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL