Guiseppe Tornatorenin bu suareye kadar sadece Nuovo Cinema Paradiso filmini izlemiştim. İki kere izledim, iki seferinde de son sahnesinde gözyaşlarımı tutamadım. Arada hala o sahneyi açıp izlerim ve aynı hislerle dolarım. Emin olmamakla beraber şu kısa hayatımda mutluluktan ilk kez ağlamış bile olabilirim. Şimdi düşününce aklıma gelmiyor zira. (İlgili sahne
http://www.youtube.com/watch?v=TflvNm22cpk)
Yönetmenle tanışıklığım bu kadar az ama öz olduğu için kendisinin seçilmesini çok olumlu karşıladım. 2 adet hiç izlemediğim Tornatore filmi daha. Bu hafta için daha ne istenir ki. Filmleri izledikten sonra kenara notlar almama hatasında bulunduğum için genel hislerimi ve nacizane gözlemlerimi aklıma geldikçe yazacağım. İzleme sıramdan gidersek
1900 EfsanesiYönetmenin modern bir masal tadında çektiği film güzel sinematografisiyle ve harika müzikleriyle hoş bir seyirlikti benim için. Ancak bazı sebeplerden dolayı bir türlü filme ısınamadım. 1900ün bir Afroamerikalı tarafından büyütülmesine rağmen İngiliz aksanıyla konuşmasını, temel eğitim almamasına rağmen muazzam piyano çalmasını masalsı anlatımına yorarak sorun etmedim. Böyle detaylara takılmak bu filmde yersizdi. Ama trompetçi Maxin 1900den bahsederken takındığı isimsiz efsane, asla bahsedilmemesi gereken sır tavırlarını bir türlü bir yere koyamadım. Zira yaptığı müziği bir kenara koyarsak 1900ün karakteri bana o kadar pasif ve ulaşılamaz geldi ki asla kendisine bir yakınlık kuramadım.
Yönetmen bizden umutsuzca onun yarattığı hikayede 1900ün tercihinden şiirsel anlamlar çıkarmamızı istiyor. En son sahnede ise belki anlamamışlardır diye tüm mesajı tek sahnede boca etmeye çabalıyor. 1900 belki tüm film o sahnedeki kadar konuşmamış olabilir. Bu tip sebeplerden dolayı filme ve karakterlere asla ısınamadım. Ancak ne olursa olsun bu bir Tornatore filmi (suare sonunda onu daha yakından tanıdığıma inanıyorum :D ). Film çok güçlü bir his ile çekilmiş. Yapımındaki coşku ve şevk oldukça yoğun olarak hissediliyor. Bu da filmin izlenilebilirliğini çok yukarıya çekiyor. Bir Sicilyalı olan yönetmen, İtalyanın yakın tarihinde önemli yer tutan Amerika göçünü çok naifçe ve güzel anlatmış. Bir tiyatro veya müzikal sahnesi gibi gözükse de insanların Özgürlük Heykelini gördükleri andaki tepkileri filmi izlemek için yeterli sebep. Güvertede bir yerde küçük Vito Corleone aramadı değil gözlerim ( Mesela yani :D
http://1.bp.blogspot.com/-SMm6DYXoNoU/UXb1EWIYDkI/AAAAAAAAbCA/TquIJpkEUG8/s1600/vitocorleone.png)
Çok ısınamasam da akıcı bir film. Akılda kalıcı sahneler içeriyor. Tüm İtalyan filmlerinin müziklerini yapma gayesiyle kariyerini sürdüren Ennio Morricone (daha daha uzun ömür dileriz kendisine,şikayetimiz yok. O bestelesin biz dinleyelim) ise film için önemli bir artı.
La Migliore Offertayı yazarım daha. Üşendim şimdi :D