• avustralya beyazlarinin "yabani yerlileri" ehillestirme cabalarinin bir parcasi olan melez cocuklarini ailelerinden ayirip "beyaz-hiristiyan-kültürü" ile yetistirilmesini konu alan bir film. ailelerinden kopartilan üc kiz cocugunun hayat boyu süren drami sade ve etkileyici bir dille anlatilmis. hele filmin sonunda bu kiz cocuklarinin akibeti özetlendiginde insan bu dünya üzerinde daha baska ne dertler olabilecegini cok aci bir bicimde kavriyor...
    bu bahsedilen politika 1970!!!!e kadar sürmüstür! (bkz: allah belanizi versin).
  • kenneth branaghin oynadigi, mutlak izlenmesi gereken bir film..
  • hikayenin gercek potansiyelini kullanamami$ olsa da, uc kucuk oyuncunun ba$arisi ve peter gabriel'in omuz vermesi ile carpici olmayi ba$arabilmi$ bir film bu. ancak unutulmaz olmak varken sadece carpici olabilmis diyelim.

    diger yandan hikaye tum aborjinler arasinda efsane seklinde anlatilan gercek bir olaydan uyarlanmis.
  • bir basyapit olmasa da basrol oyuncularinin cogunun amator olmasi, diyaloga cok az yer vermesiyle hollywood urunlerinin arasinda aninda goze batiyor. colde vaha gibi. mekan ve renk kullaniminin mukemmelligi de buyuk bir arti tabi. bu aralar izlenecek en guzel filmlerden bir tanesi.
  • "these people are sick, these people make me sick" diyerek konuyu özetleyen aşmış film.
  • şu ana dek izlediğim en iç burkucu anne-kız ayrılma sahnesini içeren güzel film.. gidilesi görülesi..
  • film molly,daisy ve gracie adında üç kızın 1500mil'lik bir yolu yürüyerek annelerine kavuşmalarını anlatıyor.görüntü bakımından ve çoğu amatör oyuncularının performansları bakımından oldukça etkileyici.ayrıca hollywood yapımlarının çok uzağından geçen bu filmde kenneth branagh'da boy göstermekte.
  • insanoğlu feodal yapıda yaşanan sözde karanlık çağdan çıkıp, sözde medeniyete kavuşmuştur kapitalizmle. ama kapitalizm vahşidir. tüm dünyayı ezip geçen, yer kürenin şakülünü kaçırtan beyaz adamın lanetidir. zavallı aborjinler, devede kulağın üzengi kemiğidir ancak.
    o ne görüntü yönetmenliğidir, o ne vurucu oyunculuk, o ne sarsıcı sahnelerdir öyle... film öyle bir sistem eleştirisi ki aslında insan, kötü beyaz karaktere bile acıyarak bakıyo, zavallıcık dönüp duran ahlaksız bu sistemin bir parçası olduğu için...
  • kitabından uyarlanarak çekilmiş film.
  • sinema sanatını* kavramsal açıdan anlatmayı başarabilmiş bir filmdir benim gözümde. uyarlanmış olduğu kitabı bu kadar iyi anlatabilmesinin yanında etkileyici bir yol filmidir çit.
    yönetmen kişisi phillip noyce hikayeyi anlatırken –ki hikayenin iç burkan bir dram olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum- diyalogların az olması oyuncuların amatör olması gibi anlatımı güçsüzleştirecek olumsuz etkenlere hiçbir şekilde takılmamış. avustralyanın uçsuz bucaksız ovalarından vahalarından fon olarak maksimum düzeyde yararlanmış. kubrick* ustanın kapalı mekanlarda kullandığı "single point perspective" çekim tekniğini açık alanlarda kullanmış. hatta tüm bu sahneleri peter gabriel’in harikulade müzik sosuyla harmanlayarak beni benden almıştır. ayrıca yol hikayelerinde her zaman olması gerektiğini düşündüğüm fotoğraf karesi tadındaki kompozisyonlara da bol miktarda imza atmış. ha bu filmin hiç mi kötü bir yanı yok var tabi bir kere film çok durağan. resmen yoruluyorsunuz filmi izlerken. kilometrelerce yolu sanki siz de yürüyorsunuz o küçük kızlarla birlikte. yeri geliyor küçük kızların ağız kenarlarının kuruluğuna bakıp “annnneeaaa suuuu” diye bağırabiliyorsunuz evin içinde. ve hatta acıkabiliyorsunuz onlarla birlikte. ha bir yönetmen bir izleyiciye bunları hissettirebiliyorsa da gidip ellerinden öpmek lazım derim. nihayetinde olmuş bir film.

    hamis : filmde konu edilen arı ırkı yakalama çabalarının çemberin dışında tutarsak yaşananların bir benzeri tarihimizde de benzer bir şekilde vuku bulmuştur.
    (bkz: devşirme)
hesabın var mı? giriş yap