Excalibur

Daha ilkokuldayken, yastığımı ayakucuma koyup yattığımda aralık bıraktığım odamın kapısından gördüğüm oturma odasındaki televizyonda akşam 11:00'de başlayıp babamların yarısına kadar seyrettikleri ve sonrasında hayallerimi şekillendirip ortaçağlara kaydıran filmdir. Sonrasında sokaktaki bir vcd'cide bulduğum div-x'i ile mutluluklara garkolduğum güzide filmdir.

Evet; ingilizcesi ağırdır. Film boyunca Shakespeare ingilizcesi İngiliz aksanıyla kullanılır. Ama ortaçağda geçen bir Excalibur hikayesinde de öyle olmadır bence. Aksi takdirde "Sen de bana taktın haa" diyen Hürrem sultan'larla, Detroit ingilizcesi konuşan genç arthur'la tarihi filmi çekilmez bence.

şimdiye kadar izlediklerimin içinde orjinal efsaneye en yakın hikayeye sahip olanıdır. Her Camelot, excalibur, Kral arthur, yuvarlak masa şövalyeleri hikayesinin vazgeçilmezi olarak lancelot'la guenevere'in mercimeği fırına sürmesi vazgeçilmezini içerir :) "The King without a sword!The land without a king!"

Kostümler takdir-i şayan derecede güzelken aynı şey efektler için pek söylenemez. Lakin filmin yönetmeni John Boorman'ın 1974'te ZARDOZ'un da yönetmenliğini yaptığını düşünülecek olursa, 7 yıl içinde kendisini fazlasıyla geliştirdiğini görürüz ;)

Filmin en güzel tarafı da ben 3-4 kere izlememe rağmen , başkalarını bilemem ama 2 saat 20 dakika süren film boyunca hiç sıkılmamış olmam.. Meraklısı kaçırmasın derim ;)