Sosyal olma özelliğini kaybetmiş olan devletin (kapitalist sistemde devletin hiçbir şekilde bu işlevi yerine getirmesi zaten beklenemez) ve onun alt kurumlarından biri olan ailenin (ailesizliğin) yarattığı boşluğun insanları nasıl çaresizliğe ve sonuçta körinanca sürüklediğini daha genel deyişiyle dinlerin toplumsal işlevini gösteriyor. Kimilerince anlatılan Ortodoks Hristiyanlığın olumsuzluğu gibi görülebilir ancak hangi din diğerinden bu anlamda farklı? Dinin toplumsal işlevini doğru tanımlamazsak içine şeytan girdi savıyla insanları öldürenleri ve din adına kendilerini patlatan canlı bombaları nasıl anlayabileceğiz. Bağnazca savunmak yerine bu filmde yapıldığı gibi çamur atmadan eleştirebilmek doğru olan değil mi? 80/100
Bkz: Bağnazlık, yobazlık, körinanç üzerine bir başka film : Camino (2008)
Öncelikle çok yavaş ilerleyen ve gereksiz uzatılan bir film olduğunu belirtmeliyim izleyecek arkadaşlara. Film yobazlığı aşırı güzel işlemiş , aklı geride tutmanın ne gibi şeylere sebep olduğunu çok iyi anlatmış , film konusu gereği yavaş işlenmesi gereken bir film ama hakikaten fazla uzatmışlar. Kızın ne derdi olduğu pek güzel lanse edilememiş. Alina ile diğer kız bir lezbiyen ilişki içinde miydi en çok onu anlayamadım. Alinanjn tavrı sanki önceden sevgililermiş gibi ama rahibenin suskunluğu sadece arkadaş olduklarını şeyyapıyor. Bilemedim.
filmden bir çok anlam çıkarılabilir elbet, hatta üzerine uzuuun uzun konuşulabilir belki ama izlerken Aline yerine ben daraldım ve rahibe olan kızın sakinliği beni boğdu tüm o inanış, sadakat, teslimiyet, sorgusuz itaat. normal hayatı özledim şu iki saatlik film boyunca.
4 ay 3 hafta 2 gün filmi benim için bi dönüm noktası olmuştu. bayıla bayıla filmi izlerken hadi yönetmeni takip listeme alayım dedim ve bu filmi izledim. çok ama çok vasat bi film olmuş filmin sonuna kadar şlginç bir şeyler olacağı yönünde inancınızı kaybetmiyorsunuz, amma velakin öyle olmuyor. mıy mıy kadınlar ağlayışlar ve amenodan başka bir şey değil, zaman kaybı. İZLEMEYİN İZLETTİRMEYİN
Dupa Dealuri, benim gözümde The Hunt ve Amour’u geçerek zirveye yerleşti. 4 Ay 3 Hafta 2 Gün’den sonra dev bir başyapıt çıkarmış Mungiu. Film esnasında çokça biçimsel ve göstergebilimsel olarak Bir Zamanlar Anadolu’da ile bağdaştırdığım Dupa Dealuri, Mungiu’nun ustalık eseri. Cannes’da aldığı "En İyi Senaryo" ödülünü sonuna kadar hakettiği kesin. Ustalıkla örülmüş bir diyalog ve hikaye örgüsü şaheseri var. Şahsen ben Cannes jürisinde olsaydım "Altın Palmiye" tercihim "Amour" yerine "Dupa Dealuri"den yana olurdu.
@poormf
8 yıl önce
8 / 10
Bkz: Bağnazlık, yobazlık, körinanç üzerine bir başka film : Camino (2008)
@wersolame
8 yıl önce
Film yobazlığı aşırı güzel işlemiş , aklı geride tutmanın ne gibi şeylere sebep olduğunu çok iyi anlatmış , film konusu gereği yavaş işlenmesi gereken bir film ama hakikaten fazla uzatmışlar.
Kızın ne derdi olduğu pek güzel lanse edilememiş.
Alina ile diğer kız bir lezbiyen ilişki içinde miydi en çok onu anlayamadım.
Alinanjn tavrı sanki önceden sevgililermiş gibi ama rahibenin suskunluğu sadece arkadaş olduklarını şeyyapıyor.
Bilemedim.
@selmass
8 yıl önce
1 / 10
@ozgectnn
9 yıl önce
2.6 / 10
@ibodirector
12 yıl önce
10 / 10