Hayallerin Ötesinde

(2012)

Imagine

Film 1 Saat 45 Dk. Dram Polonya, Portekiz 9 Ağustos 2013

7.5

55 OY
PUAN VER
5

Imdb: 7.3 (2.763 OY)

KONUSU
Özgürce hareket edebilmek aynı zamanda şiirsel olabilir mi? Lizbonda görme engelliler için hizmet veren tanınmış bir klinikte eğitmen olarak işe başlayan Ian, bir grup hastaya ücretsiz mekansal oryantasyon eğitimi vermektedir. Ian dünyanın farklı ülkelerinden gelmiş, umutla dolu genç yetişkinlerden ... Devamı
Özgürce hareket edebilmek aynı zamanda şiirsel olabilir mi? Lizbonda görme engelliler için hizmet veren tanınmış bir klinikte eğitmen olarak işe başlayan Ian, bir grup hastaya ücretsiz mekansal oryantasyon eğitimi vermektedir. Ian dünyanın farklı ülkelerinden gelmiş, umutla dolu genç yetişkinlerden ve çocuklardan oluşan hastalarının güvenini çabucak kazanır. Ancak, başarılı olduğu kadar sıra dışı yöntemleri idareciler tarafından fazla zorlayıcı bulunur ve profesyonelce davranmamakla suçlanır. Andrzej Jakimowskinin 2007nin bol ödüllü hit filmi Tricksin ardından gelen bu üçüncü filmi dünyanın gerçekte nasıl olduğunu keşfe çıkıyor.

YORUM YAZ

SPOILER

POPÜLER YORUMLAR

YENİ YORUMLAR

Tüm Yorumlar

@meliherol

1 yıl önce

Tavsiye üzerine izlediğim filmi oldukça hoş buldum. Film hakkında belki biraz uzun olacak ancak bir kaç bir şey yazmak istedim.

Filmi, görme engellilerin, diğer duyularının ne kadar güçlü olduğunu gören izleyicinin düştüğü hayret ve hayranlık ile sınırlamak büyük haksızlık olur. Zira engellilerle empati duyarlılığı ötesine geçilmesi ve farklılıklar üzerinden değil, ortaklıklar üzerinden bir iletişim kurulmasının daha uygun ve değerli olduğunu düşünüyorum. Bu filmde, engelli olsun olmasın herkesin sahip olduğu hayal kurma yetisinin ne ile ilgili olduğunu görüyoruz. Hayal kurmanın aslında bir görme şekli olduğunu ve bunun için gözlerimizin bir detay olduğunu, asıl olanın anda olanların farkında olmak ve yaşam deneyimlerini kullanmak olduğunu görüyorum. Ian’ın duyduğu traş makinası sesinden orda bir gemi olduğu ve traş olan kişinin de kaptan olduğunu anlaması tam da bununla ilgil. Ian bir ses duyuyor ancak gördüğü şey traş olan bir kap
... Devamı
Tavsiye üzerine izlediğim filmi oldukça hoş buldum. Film hakkında belki biraz uzun olacak ancak bir kaç bir şey yazmak istedim.

Filmi, görme engellilerin, diğer duyularının ne kadar güçlü olduğunu gören izleyicinin düştüğü hayret ve hayranlık ile sınırlamak büyük haksızlık olur. Zira engellilerle empati duyarlılığı ötesine geçilmesi ve farklılıklar üzerinden değil, ortaklıklar üzerinden bir iletişim kurulmasının daha uygun ve değerli olduğunu düşünüyorum. Bu filmde, engelli olsun olmasın herkesin sahip olduğu hayal kurma yetisinin ne ile ilgili olduğunu görüyoruz. Hayal kurmanın aslında bir görme şekli olduğunu ve bunun için gözlerimizin bir detay olduğunu, asıl olanın anda olanların farkında olmak ve yaşam deneyimlerini kullanmak olduğunu görüyorum. Ian’ın duyduğu traş makinası sesinden orda bir gemi olduğu ve traş olan kişinin de kaptan olduğunu anlaması tam da bununla ilgil. Ian bir ses duyuyor ancak gördüğü şey traş olan bir kaptan oluyor. Oysa işitme engelli olmayan herkes o sesi duyar ancak o kaptanı göremiyor. Bununla, görme engelli olanın kim olduğu sorusunun tekrar sorulması gerekiyor. Ian sadece, bastonsuz şekilde yürüyebilen, civarda özgürce gezen bir görme engelli değil. Ian, hayatı, olup biteni müthiş bir merak ile izleyen, yaşama tutku ile bağlı bir öğretmen. Öyle ki hızlı ve kararlı yürüdüğü zaman insanların önünden çekileceğini bilen, bardağa su doldurmaya çalışan öğrencilerine “Çabuk ve kararlı hareket etmenin” ne olduğunu, yani görme engelli gibi davranmaması halinde görme engelli gibi yaşamayacağını bilen ve bunu öğreten biri. Tüm bunlar ve başkaca bir çok detay görme engeli üzerine konuşulabilecek şeyler ancak film sadece bunu anlatmıyor elbette.

Film, otoritenin insanların sahip olduğu doğal engellerden daha zor aşılabilecek suni engeller getirdiğini ve asıl zor olanın bunları ortadan kaldırmak olduğunu da anlatıyor. Ian’ın öğretmen olarak geldiği okul, yardımlarla ayakta duran, statükoya bağlı bir yönetici tarafından idare edilen ve yine statükonun olmazsa olmazı din adamı ile çevrelenmiş bir yer. Ian’ın okula geldiğinde idareci ile ilk diyalogunda da gördüğümüz gibi, Ian sahip olduğu yaklaşımı nedeniyle önceki kurumundan aforoz edilmiş bir öğretmen. Belirtmiş olduğum statükonun filmdeki objesi olan bastonu kullanmayan Ian, bu farklılığı ile zaten dikkati üzerine çekiyor. Öyle ki öğrencileri onun görme engeli olmadığını dahi düşünüyor. Ancak öğrencilerinin bu sorgulamasının sonu, kısa sürede geliyor, çünkü onlar Ian’ın gerçek olduğunu, görme engeline rağmen yapabildiklerinin gerçek olduğuna inanmak istiyorlar, zira Ian onlara, kimsenin açmadığı kapıyı açıyor. Fakat okul yönetimi aynı gözle bakmıyor, çünkü onlar görüyor. Öyle ki, Ian’ın çalışmalarındaki tek kriter, görme engelli olmak yada gözleri bağlı olmak, yani hiç bir şekilde görmemek. Gözleri gördüğü için korumacı yaklaşan bireylerin, sözde empati ile ördükleri duvar, Ian’ın da karşısına çıkıyor. Hayatının en güzel anlarını yaşayan Serrano ile Atlantik kıyısına gittikleri gece, polisin gelmesi ile son buluyor. Ian ve Serrano’nun alnındaki küçük çizikler, görme engeli olmayan otorite için acizlik göstergesi oluveriyor. Öyle ki, hayatında yeni bir kapı açılan Serrano’nun önüne bir örnek koyuluyor ve korkan Serrano’nun çıktığı kapının bir daha açılmaması için o kapıya sağlam bir çivi çakılıyor. Bu örneğin, görme engeline rağmen dışarı çıkmış ve tren kazası sonucu kolunu ve bacağını kaybetmiş bir kişi olması, otoritenin ne kadar acımasız şekilde insanların güvenini kırabileceğini gösteriyor. Ian, görme engelini aşmış ancak toplumun önüne koyduğu engeller arasında aciz kalmış bir öğretmen olarak okulda kalmak istesede maalesef bunu başaramıyor ve buradan da aforoz ediliyor.

Görmenin, hayal kurmanın, anlamlandırmanın, hissetmenin, farkında olmanın, otoritenin ne olduğunu anlatan filmde en etkileyici bulduğum detay bu anlatıma izleyiciyi de doğrudan dahil etmesi oldu. Burdan sonrası spoiler tadında olacağı için uyarmak isterim, bu kısımdan sonrasını filmi izledikten sonra okuyabilirsiniz. ——Spoiler ——

Ian, önce öğrencileri tarafından inandırıcı bulunmuyor. Neyseki yukarıda da belirttiğim gibi, bu kolay aşılıyor. Ian’ın tekniğinin yada açtığı kapının tehlikeli olduğunu düşünen idareci ve onun yamağı din adamı, bu sefer Ian’ın hile yaptığını söyleyerek ona duyulan inancı kırmaya çalışıyorlar. Filmdeki ilgili sahneyi ayrıntılı anlatmıyorum, ancak sonunda Ian boşluğa düşerek başarısız görünüyor. Oysa ki, hedefine ulaşmasına 3 adım kalmışken oluyor tüm bunlar. Ian hile yapmadığını anlatabilmiş olsa da, otoritenin süreçle değil sonuçla ilgileniyor olması burada da karşımıza çıkıyor ve yönetmenin de özel tercihi ile bunun üzerinde çok fazla durulmuyor. Hayatı boyunca önüne konulan suni engelleri aşmaya çalışan Ian, bu sefer Ian’sız aynı cafeye giden Eva ve Serrano’nun yaşadıkları ile izleyici tarafından tekrar sorgulanıyor. Eva ve Serrano, cafeye Ian olmaksızın gidiyorlar, Ian ile gördüklerini görmek için tekrar gidiyorlar. Orada yaşanan bir kaç enstantane sonrası Serrano, yıllardır aynı kafede vakit öldürdüğü anlaşılan ihtiyarlara limanı soruyor ve sonunda büyük bir hayal kırıklığı ile limanın aslında çok uzakta olduğunu öğreniyor. O anda izleyicinin, Ian’ın sadece bir hayalperest olduğunu düşünmesi sağlanıyor. Ian, film boyunca otorite ve toplum tarafından nasıl anlaşılmıyor ve hileci yada tehlikeli olarak görünüyorsa, Serrano’nun yaşadığı hayal kırıklığı ile bu sefer izleyici tarafından hayalperest olarak görünüyor. Yani filmin son bölümünde bu sefer izleyici Ian’a inancını sorguluyor. Film boyunca izleyici kafeyi görüyor ancak kafenin nerede olduğunu Ian’dan dinliyor. İhtiyarların Ian’dan farklı şeyler söylemesi izleyicinin Ian’a olan inancını yıkıyor. Filmin kurgusunun da izleyiciyi yönlendirdiği çok açık. Anlatmış olduğum bu sahne ile son sahne arasında Ian ve Serrano’nun Atlantik sahnesi giriyor. Atlantik kıyısına gitmelerinin ardından okuldan resmen kovulan Ian, valizini alıp okuldan ayrılıyor. Eva ise Ian’ın peşinden giderken Ian’ı kaybediyor ve kendini aynı kafede buluyor. Ian’ı kaybeden Eva mutsuz bir şekilde kafede oturduğu esnada binaların arasından devasa bir yolcu gemisi görünüyor. Bu esnada kafede oturan ihtiyar, yumurtasının içindeki pastırma ile diğerleri ise oynadıkları oyunla ilgileniyor ve o gemiyi sadece Mario, Eva ve Ian görebiliyor. Böylelikle izleyici de tıpkı diğerleri gibi Ian’a tereddütle bakmış olmanın yanılgısını yaşayarak dersini alıyor. Film bu yönüyle, izleyiciyi de içine alması ve hikayenin bir parçası yapması ile değerini arttırıyor.

Son sahnede ise, Ian’ın açtığı kapıdan çıkıp özgürleşen Eva, Mario’nun Ian’a sorduğu “kahve yada brendi ister misiniz?” soruna yanıtı duymak istiyor ancak Ian sessiz kalarak oturduğu yerden etrafı izliyor ve sonrasında Lisbon’un güzel sokaklarındaki tramvay gezintisi ile filmimiz bitiyor.

Imagine, izleyiciyi de içine alan, hem karakterler arasında, hem de izleyici ile arasında güzel bağlar kuran bir film. Filmin geçtiği Lizbon şehrinin güzelliği, müzikleri, oyunculuklar, olay örgüsü ve tüm anlattıklarım ile ile tavsiye edebileceğim bir film. Ayrıca bana yapılan tavsiye için de burdan teşekkür ederim.

@sinemaseyircisi

6 yıl önce

10 / 10

Pembe sinemanın Filimadamı'ndaki anlamına dikkat edilmiyor.

@2760889966651

8 yıl önce

8 / 10

"karanlıkta diyalog" sergisini gezerken hissettiğim birçok duyguyu bu filmde de hissettim. sergideki rehberimizin söylediklerinin kanlı canlı haliydi ian. kendisine verilmeyen beşinci duyuya ağlamak yerine dört duyuyla hayatı tanımaya çalışıyordu. biz ise beş duyuyla aynı şeyleri yapıyoruz. Bu normalliği kabullenmek bence esas mesele. bu hali kabullenmekten sonra adım atılıyor zira. beş duyululara düşense dört duyululara karşı zorluk çıkarmamak, engelli kaldırımlarını ağaçlara denk getirmemek.

çok güzel bir sonu var filmin, başları yavaş ilerlese de mutlaka izlenilesi.

@pinky

8 yıl önce

Biraz ağır ilerlese de seyrettiriyor kendini.

@lorelai

8 yıl önce

Akıp gidiyor, akarken sizi alıp çok başka bir dünyaya götürüyor. İzlerken kendimi o insanların yerine koydum çoğu zaman. Mesela sürahiden bardağa su koymak bu kadar zor bir şey mi? Kulağa ne kadar basit gelse de aslında zor ama imkansız değil. Gerçekten görebilmek de böyle çünkü hayal etmenin sınırı yok. Özellikle doğuştan görme engellileri düşünürsek hayal gücüne büyük iş düşüyor.

Çok güzel film. Lizbon da öyle güzel. Bana biraz İstanbul'u anımsattı.

@pensive

10 yıl önce

9.6 / 10

gündelik, gerçeği bilmeye cesaret edemez.

ilim, gerçeği bilmek için ömrünü feda eder.

irfan, gerçeği umursamaz; onun işi hakikatledir.

@poormf

10 yıl önce

6 / 10

Gerçekçilik sorunu bağrında taşıyan, hayalci ama sevimli sıcak bir film... 60/100

@tugcedm

10 yıl önce

8.4 / 10

Bu kadar az kişinin izlemesi yazık olmuş doğrusu. İnsana sahip olduklarının değerini bir kez daha hatırlatır gibi. Tekrar tekrar izlenilse bile her seferinde yeni şeyler keşfedilesi, özellikle işitsel ögelerin yoğun kullanılmış olmasının bunda etkisi büyük

@barbara

11 yıl önce

kemal sunal yıllar önce bu tarz bi konuyu işlemişti
SPOILER

Hayallerin Ötesinde filmine Benzer Film ekliyorsun.

Arama Sonuçları

Hayallerin Ötesinde filmini Kategorize ediyorsun.

Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.

Arama Sonuçları

Hayallerin Ötesinde filmine Konu ekliyorsun.

Arama Sonuçları

FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL