Yasak İlişki

Hayat seçimlerden ibaret... Francesca’nın dediği gibi evlilik bazıları için ölmek demek, hayallerini öldürmek... Sezen Aksu’nun "dört günlük bir şey" şarkısını dört gün dolu dolu yaşadığı yasak aşkı için yazdığı söylentisini duymuştum öyle Sezen fanı falan değilimdir ama bilirim ki zaman aşk için de göreceli yıllarca yanında duran biri kalbinin içini bilemeyebilir tutku size çok uzaktır da biri gelip kısacık zamanda sana seni hatırlatabilir Francesca’nın yaşadığı da bu Meryl Streep’e bir kez daha hayran olduğum olgun yaşlardaki aşkları anlatan filmlerin tadının bir başka olduğunu düşündüğüm unutamayacağım leziz bir film romantik olduğu kadar acı gerçekleri yüzüne çarpan realizmi de var...

Şu şarkıyı da buraya bırakayım bu filmle bu şarkı bir yerlerde buluşmalı çünkü

Dört kısa günden bana
Bir garip sızı kaldı
Bir de deli özlemin
İnsan böyle bir duyguyu yaşarken
Gerçek yaşamla bütün bağlantıları kopmuşcasına
Ayakları yerden kesiliveriyor
Hoş bi zaman bu bağlantısızlık da
Yaşam kadar gerçek ve doğal

Romantizm üzerine nadir bulunabilecek filmlerden biridir. Romandan uyarlama olan bu filmde, bir zamanlar birine aşık olup, aşık olduğu kişinin memleketine ne ile karşılaşacağını bilmeden giden bir kadının tutsak kaldığı hayatı görerek başlıyoruz. Evet, adam eşini çok seviyor ve oldukça kibar biri ama kadının içine gömmüş olduğu hayalleri bir tek kendisi biliyor. Filmde ilk başlangıçta, sofraya hizmet veren francesca’nın nasıl bir durumda olduğu vermeye çalışıyor. Bu sahnelere benzer sahneleri filmin içinde birkaç flashback ile beklemedim değil. Bu tezi biraz daha güçlendirmesini isterdim.

Michael, iki çocuğunu alıp fuara 4 günlük bir ziyarete gidince, francesca bu dört günü bir nefes alma fırsatı bilir ve evde kalır. Bu esnada national’dan gelen bir fotoğrafçıya denk gelir. Kaybolmuş olan robert’a yardım etmek için gitmek istediği yere kadar eşlik eder ve derken bu dört günlük araya sıkıştırılmış koca bir aşk hikayesi başlar.

Bir evlilik süreci boyunca eşimiz ile ne kadar etkileşim içerisindeyiz? bizim için nelerden vaz geçtiğinin farkındamıyız? Veya hayallerini gerçekleştirmesi için ne derece destekliyoruz? Bu ve benzeri bir çok soruyu filmin sonunda zihnimizde canlandırmasını sağlayan bir film. Müzik ve oyunculuklar çok başarılı. Merly ve Clint, her sahneye özgü mimik ve konuşma biçimleri ile harika iş çıkarmışlar.

’böylesi kesin bir duygu sadece bir kez yaşanır’

üzerimde tramvatik bir etkisi olan bu filmi, 10 kere izlemişimdir, 10 kere de ağlamışımdır.

her izleyişimde içim sızlar, tutulur kalırım, yakarım yine üstüne bir sigara,

kendime sözüm vardır, bu filmi izlemiş birisi, benim için sevmeye, aşık olmaya yeterdir diye.

çünkü bu filmi izlemişse birisi, aşk nedir bilir kesin. şimdi haterlar ’dört günde aşık olunmaz’ diyip çıkacak buradan. dört günde ne devrimler yapıldı ne topraklar fethedildi. seni aşık eden o dört gün değildir zaten. onu o dört günde o kadar iyi tanıyabilmendir. francesca o dört gün içinde, ne yaşamak istediyse, yaşamadıysa, dört gün onu yaşamış kadar oldu. işte bu yüzden aşık oldu. yazık olur muydu eşine bilmem, filmin sonlarına doğru işi anlıyor ve özür diliyor eşinden. ama keşke robert ile gitseydin francesca. o köprüde çekilen fotoğraflar, bırakılan not, yaşanan anılar. film tam anlamıyla şaheser. başucu değil kalpucu filmim. tanıdıklarım arasında kimsenin bu filmi bilmemesi üzüyor. bu filmi tavsiye etmiyorum, keşfedilmesin kalsın buralarda 95 yapımlı eski bir film diye anılsın. şaheser oluşunu aşıklar, aşık olanlar anlasın.

Deniz diplerindeki kayalıklara sokulmuş o tuhaf deniz yaratıkları gibi girintili çıkıntılı kalın bir kabukla örtülmüşüz sanki. Bizi her türlü saldırıdan, aşağılanmadan kurtaracak sadakat, fedakarlık, vefa, bağlılık gibi değerler o kabuğun güvenilir dokusunu oluşturuyor.

Ama içinde neler olduğunu biraz sezsek bile biz de tam bilmiyoruz.

Ne var o kabugun altında, neler gizli? Hele kabukları çok daha kalın olan kadınlar hayattan ve kendilerinden neler saklıyorlar? Hayatın ani bir darbesi o kalın kabugu kırsa içinden ne çıkacak? Kendi kabugumuzun altından çıkacak olanı biz tanıyacak mıyız?

Bir ömür boyu kendimizi kabugumuzdan ibaret sanarak yaşayabiliriz.

Ama bir gün beklenmedik bir sey olur,

Basit, sıradan görünüşlü bir şey.

Kapınızın önünde bir kamyonet duruverir örneğin.

----------------------------------------------------------------------------------

-Kendimden baska biri gibi davranıyordum. En gerçek bendim...

Her cümlede, her davranışta, her bakışta, her mimikte kabugun içinde gizli olanla kabuk arasındaki o korkunç çatışmayı izlersiniz.

Kadın sürekli taraf değiştirir gibidir. Bir an içindeki canlının hayata cıkmasına yardımcı olmak isterken diğer bir an kabugunu sağlam tutabilmek için çabalamaktadır. ---------------------------------------------------------------------------------------

Yıllarca o gizli canlı kendini hiç sezdirmeden yaşamıştı içinde. Ve birden kabugu parçalayıp çıkmıştı.

Başka biri olmuştu, en gerçek kendisi..

Bir kitapta geçen bu şahane tespitler vesile oldu bu filmi izlememe. Bu yuzden cok daha farklı bir bakış açısı yakalabilme şansım oldu izlerken. İlgilenenler için epey bi kısaltılmış halini ulaştırıyorum sizlere, keyifli seyirler :)