daha önceki yorumlara ek olarak ( aşağı yukarı söylemek istediğim şeyler söylenmiş), gerçekten insanın ruhunu daraltan karanlık bir havası var. Tabi rahatsız edici derecede değil aksine mat renklerin seçimi olsun hikayenin ciddi yapısı olsun güzel bir tat bırakıyor. Mainstream anime serilerinin dışında bir havası olduğu aşikar.
Biz kimiz, nerden geldik, misyonumuz ne gibi temel soruları sordurtan ilginç ve kesinlikle sıradışı bir anime. Aslında bu animede aşk konusu yine biraz eksik kalıyor. Kafa yorduğu gibi, izlenmesi hiçte kolay değil. Üstelik suallere yeterince cevap vermiyor bence. Animenin sanat yönetmenliği yalnız mükemmel düzeyde, müzikleriyle de Nirvana'yı anımsatıyor.
fahrenheit 451 ya da george orwell'ın 1984'ünü okuyan bünyeye çok iyi gelen(hele ki şehir dışında yaşayanların hayatının anlatıldığı kısım)bir yapım. ophelia(http://globalshakespeares.mit.edu/wp-content/uploads/Millais-Ophelia.jpg)sahnesinde kesinlikle çok ince ayrıntılarla süslenmiş bir anime(öyle kison notlarda çiçeklerin bile hangi anlamlara geldiği belirtilmi). psikoloji,sanat, felsefe aklınıza ne gelirse refarans olarak kullanılmış. en sağlam 3 animeden biridir benim için. kimse de kusura bakmasın. gits den bile iyi( sci-fi olarak)
İnsan-makine etkileşimi ve bu etkileşimin yarattığı sibernetik bir yeniden varoluşa dair,söylenebilenecekleri,kurulabilecek en görkemli cümlelerle anlatabilmiştir.
Bir tür olarak, "anime" başlığı ile sınırlanmaması gerektiğini düşünüyorum. 23 bölüm boyunca, kendi evreninin, boş,yalnız dünyasını ve bu dünyanın, iç burkan ayrıntılarını; içinize dolduruyor. Korku ve yalıtılmışlık duygusu, mahrumiyet ve hiç dinmeyen bir açlıkla iç içe geçmiş. Görsel dil; animenin dili de olsa, anlattıkları hiç bir türün kalıplarıyla sınırlanamayacak kadar,özel.
cogito adinda bir virus bulasmis olan otoravlar, ele gecirilmis proxyler, konusan heykeller. ve her birinin belli bir anlami barindiran olaylar..
ilk bakista icine girmesi zor olsa da son bolume kadar bir cok soru isareti barindirsa da izlettiriyor.
giris muzigi, vincent raul en cok da pino kendisini sevdiriyor.
genel olarak umutsuzlugun hakim oldugu hikayede bazen oyle cumleler cikiyor ki basa alip yeniden izleme ihtiyaci hissediyorsunuz..
ornek:
karanliga her kim saparsa isigi mutlaka arayacaktir. lakin ona ulastiklarinda goz kamastirici isiktan gozlerini sakinacaklardir. hatta aci bile cekeceklerdir. gercek bu. bir gun senin de gozlerin gercegin isiginda yanacak. iste o zaman kadim karanligi tadacaksin.
demeden gecemicem en eglendigim bolumu bilgi yarismasi bolumu ve en ilginc bolumu de bence pinonun ruyasidir.. tabi her bolumun tadi herika ama..
@vincenzojr
10 yıl önce
9.8 / 10
@crowfuu
12 yıl önce
8 / 10
@kaede
12 yıl önce
10 / 10
@havlayankuzu
14 yıl önce
Bir tür olarak, "anime" başlığı ile sınırlanmaması gerektiğini düşünüyorum. 23 bölüm boyunca, kendi evreninin, boş,yalnız dünyasını ve bu dünyanın, iç burkan ayrıntılarını; içinize dolduruyor. Korku ve yalıtılmışlık duygusu, mahrumiyet ve hiç dinmeyen bir açlıkla iç içe geçmiş. Görsel dil; animenin dili de olsa, anlattıkları hiç bir türün kalıplarıyla sınırlanamayacak kadar,özel.
@unzi
14 yıl önce
cogito adinda bir virus bulasmis olan otoravlar, ele gecirilmis proxyler, konusan heykeller. ve her birinin belli bir anlami barindiran olaylar..
ilk bakista icine girmesi zor olsa da son bolume kadar bir cok soru isareti barindirsa da izlettiriyor.
giris muzigi, vincent raul en cok da pino kendisini sevdiriyor.
genel olarak umutsuzlugun hakim oldugu hikayede bazen oyle cumleler cikiyor ki basa alip yeniden izleme ihtiyaci hissediyorsunuz..
ornek:
karanliga her kim saparsa isigi mutlaka arayacaktir. lakin ona ulastiklarinda goz kamastirici isiktan gozlerini sakinacaklardir. hatta aci bile cekeceklerdir. gercek bu. bir gun senin de gozlerin gercegin isiginda yanacak. iste o zaman kadim karanligi tadacaksin.
demeden gecemicem en eglendigim bolumu bilgi yarismasi bolumu ve en ilginc bolumu de bence pinonun ruyasidir.. tabi her bolumun tadi herika ama..